14 Ocak’ta yağan kar Pazartesi sabahı çoktan erimişti. Öğleden sonra kuzeyden yeni bir dalganın geleceğinden habersiz, güneşin keyfini sürdük. Akşam saatlerinde İstanbul trafiğinde pek çok kişi gibi mahsur kalarak eve vardığımda, çoktan karda koşma düşleri görüyordum.

17 Ocak Salı, sabah 06:50de evden çıktım. Eşimin önerisi ile ayağımda metal çivili oryantiring ayakkabılarım (VJ Bold), zemindeki buzları kütürdeterek Yıldız Parkı’na ilerledim. Parkta çok gerek olmasa da, parka giden yol kesinlikle çivili ayakkabılar ile daha güvenliydi. Önceki akşam eve geldikten sonra benden önce varanların temizlemdiğini görüp giriş ve kaldırımdaki karları küremiştim. Ama sabah fark ettim ki koca Dikilitaş’ta bu işi bir ben bir de esnaflar yapmış. Ortak yaşam ortamlarında sorumluluk almalı, üstümüze düşen nispetinde elimizin taşın altına koymalıyız… Hep devletten, hep sürünün kalanından beklemek… Neyse, bu arada parka vardım…

Parkta önce bir tur alfaltta koştum. Çok az kişi var, düzenli koşucuların bir kısmı ısınma yürüyüşünde, kaymaktan tedirgin, diğer ikisi koşuyor.  Büyük ölçüde sağlam zemin, yer yer asfalt temiz, yer yer de buzlu. Özellikle buzlara basarak rampaları hızla inmenin keyfine diyecek yoktu..

Fazla vaktim olmadığı için ikinci turda koru patikalarına daldım. Yürüme yolarında 4-5 cm yumuşacak kar, neredeyse alttaki toprak da yumuşak. Dallardan düşen karların arasında aydınlık bir orman koşusu yaptım. Korunun içine girdiğinizde kar örtüsünün ve de daha az aracın İstanbul trafiğine çıkmasının birleşik etkisiyle dağların sessizliğini hissettim.

Share This