2013ün son çeyreğinde farkettim ki, kendimi koşmak ve yarışlara katılmak için motive etmekte zorlanıyorum. Ağustos sonu tamamladığım uzun UTMB yarışında 170km.nin yorgunluğuna ek olarak sakatlanmış, Eylül ayını toplamda sadece 30km koşarak geçirmiştim. Ekim, koşmayı tekrar keşfetmekle geçti. Kasım, ortasındaki Avrasya maratonunu uzun ve sıkı bir uzun koşu antrenmanı gibi koştuktan sonra, tekrar vites küçültmem gerekti. Aralık, inişli çıkışlı devam etti. Bu aylarda, iş yoğunluğu bir ve düzensizliği arttı, evimizi taşımak diğer yandan zorladı. Kendimi bahaneleri içselleştirirken buldum.

Aralık ayı sohbetlerinde 2014 hedefleri konuşulmaya başladı. Hedef mi? Canım hiç bir yarışı koşmak istemiyordu. Antrenman yapmaya vakit ayıramıyordum ki: Antrenman arkadaşlarımla takvim uyduramıyordum,
Uykumu almış uyanamıyordum,
İstediğim rotalarda koşamıyordum,
Uzun koşmaya vakit yoktu. Uzun koşamazsam, haftalık 70-80-90 koşamazsam…  
Patika yarışları önemli aile ve iş seyehatlerine denk gelmişti, katılamıyordum.
Ocak ayında bir de grip oldum…

Koşudan uzak kalmanın en iyi yanı: En sevdiğim parkurlara daha da özlemiş olarak dönmek! geyik parkuru, ~7km, II.Mahmut Göleti yanı.

Koşudan uzak kalmanın en iyi yanı: En sevdiğim parkurlara daha da özlemiş olarak dönmek! geyik parkuru, ~7km, II.Mahmut Göleti yanı.

Uzun koşma, kilometre toplama takıntım da nereden çıkmıştı? Heralde UTMB’de 44 saatli mücadelemden aklımda kalan, bitmek bilmeyen son 30 saat idi. Şansızlık, ayak problemleri derken her basışta bir acı… Daha güçlü olsaydım… Keşke ile geçmiş zamana takılmıştım.

“Keşke”ye ek olarak, kişilik bölünmesine benzer bir sıkıntı farkettim. 44 saat sadece koşmak, öncesinde 3 gün, sonrasında 1-2 gün normal dünyadan uzaklaşmak. “Şu an”da ise, koşacak vakit bulamamak, “normal” iş-ev trafiğinde yaşamak.

Oysa yaşam bu… Aynen uzun bir patika gibi, her virajda, her yeni mevsimde değişiyor. Koşar adımlarla devam ederken, bazen de yürümek gerekiyor. Yaşamla barışık olmak önemli. Zira bir kere yaşıyoruz. Seçimlerimiz, önceliklerimiz bizim tercihimiz. Her asi duruşun olduğu gibi her kabullenişin de bir bedeli var.

Tırmanarak, Bularak veya şimdilerde olduğu gibi Koşmak, kendimde yaptığım keşifler oldu. Günlük yaşamımda, iş hayatında devam etme gücü verdi. Kabul ediyorum ki profesyonel bir atlet, sporcu değilim. Evet, ciddi bir amatörüm, önemli bir vakit ve nakitimi koşmaya ayırıyorum. ncak öncelikli seçimim baba olmak. Ailem için çalışmak, iş adamı olmak. İlk ikisini yapabilecek vücut ve ruh sağlığı için de spor yapmak. Bu günlerde koşmak. Ruhumu arındırmak, bedenimi dinç tutmak. Sınırlarımı zorlamak.

Koşamadığım zaman kendimi zorunlu dinlendiriyorum, Zen bakış açısıyla zihnimi terbiye ediyorum, nörotik açıdan bir yandan da engramlarımı defrag yapıyorum. Performansım evet düşüyor. Tekrar çalışırsam yükselir. Demek ki sabırla devam etmek gerek.

Kabul etmek ve teslim olmak arasındaki inci çizginin hangi tarafında olmak istediğimden eminim. Haydi, ilk fırsatta koşalım!

Share This