2012 – Türk atletizm tarihinin belkide en önemli şuana kadar en önemli yılı. Londra olimpiyatlarına katılmaya hak kazanan rekor sayıda atletimiz var. Katılmayı hak kazanmak bir yana, yarı final ve finallere kadar yükselebilen de bir çok atleti, hatta kadınlar bayrak takımımızı izleme fırsatı bulduk. Ben müsadenizle koşu branşından 3 atlet üzerinde durmak istiyorum:

Nevin Yanıt – Kadınlar 100 metre engelli
Olimpiyatlara 2 ay kala 12:59 hedef derecesini ve madalya umudunu açıklama cesaretine sahipti. Yarı final elemesinde 12:58 koşarak hedefini aştı, Türkiye rekorunu kırdı. Muhteşem bir final yarışında yan kulvarlarındaki koşucuların muhteşem performanslarını geçemediğinde derecesi yine 12:58 idi. 12:59 veya 12:58; Nevin için bir hayal değil, uzanabileceği bir performanstı. Son metrelerde Pearson’ın çok hızlı olduğunu anlayıp belkide moralini bozmasa, yeni bir Türkiye rekoru kıracaktı.
Sally Pearson 12.35 OR (olimpiyat rekoru)
Dawn Harper 12.37
Kellie Wells 12.48
Lolo Jones 12:58
Nevin Yanıt 12:58
Nevin, inanç ve azim beraber olunca nelere uzanabileceğimizi gösterdi. Sprint geleneği olmayan bir ülkeden olimpiyat finalinde madalya hedefi. Şansızlık o ki tüm zamanların en iyi 4. ve 7. derecesinin de koşulduğu bir finaldeydi. İnanıyorum ki bu sonucu pozitif motivasyon olarak sonraki rekoru için kullanacak bir atlet Nevin. “İnanmazsan, başaramazsın”

Gamze Bulut ve Aslı Çakır Alptekin – Kadınlar 1500 metre
Yıl içinde önce Avrupa Şampiyonasında, sonra olimpiyatlarda Aslı altın, Gamze gümüş alarak Türk atletizmine yeni bir sayfa açtılar. Daha önce atletizm branşlarında sadece 2şer gümüş ve bronz madalyası olan Türkiye (1948 Londra, 3 adım atlama, Runi Sarıalp ve 2004 Atina, çekiç atma, Eşref Apak, 2008 Pekin, 5.000m ve 10.000m Elvan Abeylegesse) aniden 1 altın ve 1 gümüş geldi. Türkiye’nin spor politikasından değil, yine iki azimli ve inançlı sporcumuzun yakın çevrelerinin destekleriyle bu hedefe kilitlenmesi sayesinde. Bu kızlarımız da Nevin gibi Anadolu şehirlerinden yetişmişler.

20 yaşındaki Gamze Bulut Kayserili, ailesiyle Eskişehir’de yaşıyor. Asgari ücretle bir fabrikada çalışan babasına kendisini izlemek için gelme vizesi vermeyen ülkede gümüş madalyayı aldı. 85 doğumlu Aslı Çakır Alptekin Antalyalı aileden geliyor. Kütahya’da okurken, pist çalışmaları için Eskişehir’e giderek bu günlere gelmesini sağlayan antrenmanları yaptı.

Aslı ve Gamze(belki elemelerde kalan Tuğba Karakaya’yla beraber), ellerindeki kısıtlı kaynakları büyük bir odaklama ile dikkatle kullandılar. Aslı’nın 2011den beri gelen başarı serisini sürdürdüler, geliştirdiler. 2 kişilik bir takım olup ortak strateji ile yarıştılar. Bireysel gibi görünen iş ve sporlarda bile takım çalışmasının, dayanışmanın gücünü gösterdiler.

10 Ağustos 2012 günü bence gerçekten önemli bir kilometre taşı. Kadınla 1500m’de 1 altın, 1 gümüş. Türkiye’de gençler için, özellikle genç kızlar için örnek alacakları iki başarılılı kadınımız her kanaldan manşet oldu. Amatör sporlar, atletizm, kadının toplumdaki rolü… bu tip başarılı örneklere ihtiyaç var.

Öte yandan, spor politikalarımız açısından bir milat var mı? Türkiye’nin istikrarlı istikrarsızlığı ve sürekli düşen başarılarını örtbas etmekten başka neyi manşet yaptı basınımız? Türkiye’nin büyüt umutlarla çıktığı Londra seyehatinden en azından vasat dönmesini sağlayıp, Başbakan’ın ve Spor Bakanın umutla baktıklarını söyledikleri gelecek, devlet politikamız mı? Yoksa her şeye rağmen içindeki en iyi için çalışıp Dünya’nın en iyisi olmak isteyen “arızalı” bir kaç kişinin bireysel çabaları mı?

Bu konuda daha çok yazılıp çizilecektir.
Emrah Kartal’ın şu yazısı olimpik spor politikalarımızın güzel bir incelemesi olmuş, bu konu kafanızı meşgul ediyorsa sizi sorular sormaya itecektir.
MTBTR.com’dan Cüneyt Kozakoğlu’nun Londra 2012 bağımsız gönüllü haberciliğini yaptığı OlimpikTurk blogundaki bu yazı ise spor politikalarmız ve spor basınımıza dair özet bir dokunuş.
Türkiye’deki ortalama olimpik zihniyeti ise sanırım Turan Alkan’ın Zaman’daki şu yazısı anlatıyor.

Ben bir spor uzmanı değilim. Spor politikası uzmanı hiç değilim. Sporsever, sporcu, organizatör, il temsilcisi, kulüp üyesi… ünvanlarım var. Genel resme baktığımda bir çok potansiyel imkan ve bir çok basiretsizlik*, hatta hıyanet** görüyorum. Yine de biliyorum ki, böyle sıradışı yıldızlarımız var olduğu sürece, gün doğumuna giden yolu daha kolay bulabiliriz. İyi ki çabaladılar, iyi ki varlar…

*TDK; isim Gerçekleri yanılmadan görebilme yeteneği, uzağı görüş, seziş, anlayış, kavrayış, sağgörü, vizyon
**TDK; anlam 2. Güveni kötüye kullanma, aldatma, vefasızlık

Clash of Clans Online Hack and Cheat

Share This