Ön not: Bu paylaşımı hava atmak veya kendimi üstün gördüğüm için yapmıyorum. Kendi koşu yolculuğumda beni motive eden, bana iyi gelen deneyimleri benzer yolculuk ve arayışta olanlara ilham vermek, daha iyisini başarmaları için (kısmen de olsa) yol göstermek için yazıyorum. Aşağıdaki detaylar ve örneklere baktığınızda, benimki mütevazi bir çaba.
Koşmak, bir çok başka beşeri aktivitede olduğu gibi, kişinin kendi fiziksel ve zihinsel sınırlarını araştırabileceği bir alan. Koşmaya başladığımda beni ilk cezbeden mesafe arttırmaktı. 10km yarışını bitirdikten sonra, 15km, 21.1 (yarı maraton) , maraton, ultra maratonlar… Daha sonra bunları daha hızlı koşmaya, daha zorlu olanlarını (dağlık veya bozuk zeminlerde yapılanlarını) denedim.
Gelişmek önce kolay ve hızlı bir seyir izliyor, zaman zaman da platolarda zaman geçiriyor. Sizin davranışlarınız, yaklaşımınız ve günün sonunda adaptasyonunu platoyu ve sonrasını belirliyor. Çok şükür fazla takıntılı yaşamadan, önemli hatalar ve sağlık bedelleri ödemeden 10 yıldır koşuyorum. Bütün bu sürenin muhasebesini yapmayacağım, ama belirtmeliyim ki koştuğum (memnun oluğum veya olmadığım) her kilometre beni bugüne getirdi. Başardıklarımın yanında, başaramadıklarım veya henüz kalkışamadığım hayallerimi düşündüğüm anlar da bu on yıla dahil.
2019 benim için koşu açısından pek parlak başlamadı. Biraz iş stresi, biraz amaçsız olmak, hayatımdaki öncelikleri gözden geçirmem, yaşamın getirdiği ani öncelikler, vb bir çok etken (bahane?) ilk geçen 4 ayda hayalimdeki koşucudan uzaklaştım. Daha belirli konuşmam gerekirse;
2018 yılında toplam 2673km koşmuşum.
2019 yılında kendime hedef olarak 3000+km koydum. Oysa 1 Ocak – 31 Mayıs arasında ise 911km kat etmişim.
Ortalama bir yaklaşımla, her ay 222km’den fazla koşarak 2018’i gerçekleştirmiştim. 2019 hedefim ortalama 250km koşmamı gerektiriyor. Ocak – Nisan ayları arasında ortalama olarak 157,25km koşabilmişim.
Bu gerçekleri görerek Mayıs ayında hem daha çok kere koştum, hem de koşularımın mesafesini uzattım. Mayıs ortasındaki Tahtalı Run to Sky Yarışı (2018 raporum burada) sonrasındaki 2 günle beraber mini bir koşu kampı oldu. Bu deneyim bana sadece mesafe kazandırmadı, koşma ateşimi alevlendirdi. Güzel manzaralar ve keşif içeren rotalar daha fazlası için iştahlandırdı.
Mayıs ortasında Ramazan Bayramı için oğlumla beraber olacağımız kesinleştiğinde, iş yolculuklarımı da düşünerek Urla’da yaşayan babamlara gidip misafir olmak birçok bakımdan en uygun seçenekti. Tatile 1 hafta kala, aklıma misafirlik ve tatil süresince her sabah uzun koşmak, hatta en az bir yarı maraton (21.1km) koşmak mümkün olur mu fikri geldi.
Dünyada bir çok koşucu, belli bir süre için, her gün koşuyor. Bunların bir kısmı her gün bir maraton veya ultra maraton koşmayı gerektiren çılgın projeler tamamlıyor. En ikonik olanlarından biri ABD’nin doğusundaki 2189 mil uzunluğundaki Appalachian Trail yürüyüş yolundaki koşular. Günümüzde “bilinen en hızlı zaman” yani FKT kaydetmek için günde 2 maraton mesafesi kat ederek 45 gün devam etmeniz gerekiyor. Ülkemizde bir çok hızlı maratoncu yoğun antrenman dönemlerinde 21×7= 147km’den daha fazla koşuyor. Ya da Mert Derman gibi kendi sınırlarının arayışındaki koşucular 7×21, 12×21 koştuktan sonra 21 gün x 21.1km koştular. Nisan ayında, kendi koşularım yılın ilk dip düşüşündeyken Mert’in yukarıdaki 3 deneyimini peş peşe (eskileri tekrar) okudum. Bir kaç senedir hayal ettiğim ama kendimi ve koşulları bir türlü hazır hissetmediğim benzer bir denemeyi acaba bu yaz yapabilir miydim?
Urla’ya Cuma gecesi 23:00’e doğru vardığımızda, yorucu bir haftayı 5 saat araç kullanarak bitirmiş oldum. Cumartesi dinlenmek ve gecesinde davetli olduğumuz bir aile yemeğinde geç saatlere kadar gülümseyerek geçti. Pazar günü, kısa bir eşlik jogu dışında dinlendim. Pazar akşamı biliyordum ki, eğer bir haftalık deneme yapacaksam ertesi sabah başlamam şarttı. Projeyi kendime saklayarak başlamaya karar verdim. Koşmama alışık olan aileme bile ilk başta bir hedef beyan etmek istemedim. Kendimi olabildiğince stresten korumak istiyordum.
Plan basitti: erken yat, erken kalk. Koş, kahvaltıya yetiş. Gün içinde oğlanla ilgilen, biraz gez, kitap oku. İyi dinlen, iyi beslen. Kahve, alkol alma (vücut streslerini azalt.) Zaten vejetaryen besleniyorum, et stresi yok. Protein alımına dikkat et.
Sabahları 6 civarı çıkmaya karar verdim. 2 koşumu ise öğleden sonra yaptım. İlk günü tamamladıktan sonra 2. sabah erken uyanmayı başaramadım. Akşam üstü koşmaya odaklandım. Neredeyse hiç aynı parkuru koşmadım, ama bazı ortak geçişler kullandım. Bunu bilinçli olarak yaptım; yeni yerler görmek ve keşfetmek benim için İsviçre saati gibi koşmaktan daha motive edici. Dönüp baktığımda, her koşunun en az 7-8km’si daha önce hiç koşmadığım rotalarda olmuş. #keşfetmekiçinkoş
3. sabah koşuya başlarken git gel parkur düşünmüştüm. Ancak 9km sonra cep telefonumdaki haritaya bakıp azıcık uzatarak çok daha fazla keşif yapabileceğimi düşündüm, planı değiştirdim. Çok kaba bir yaklaşım yapmıştım ve rota uzadı: 21’i 23 yerine 28km olarak koştum.
4. sabahı Yıldıztepe Şehitliği‘ne tırmanmayı rotaya ekledim. Urla rutinlerimden biri olan, her ziyarette en az bir kere çıktığım bu tepe beni yavaşlattı, ama çok daha fazlasını feda etmişler için birkaç dakika yavaşlamda hiç mahsur yok bence.
Urla’daki son günümde 5. koşuyu yaptım. 2 gün önceki motivasyonla 3 şarap mahzenini dolaşan bir rota çizdim. Urla şehir merkezine arabayla gitsem YM olacaktı ama karbon ayak izimi büyütmek istemedim.
Böylece ilk 5 günü tamamladım. 5+2 gün olarak başlamıştım, şimdilik iyi hissediyorum.
Dönüş yolunda Burhaniye’de dostuma misafir olduk. Sohbeti uykulu gözlerlerimiz kızardığında bitirdiğimiz için ancak yedi buçuk gibi koşmaya başlayabildim. Açıkcası kahvaltıya geciken misafiri anlayışla karşılayan dostlar koşucu için en büyük hazine ( o günden beri telefonda konuşmadık, umarım hala dostuz…)
6. gün gece geç saat İstanbul’a döndükten 7. sabah geç uyandım. Önce ailevi ziyaretler yapmam gerektiği için öğlen güneşine kaldım. Akşam üstü Boğaz kıyısında koşmak bir seçenek olabilirdi ama gün başka şeyler getirip hiç koşamayabilirdim. Tercihimi Belgrad Ormanı’nın gölgesine ulaşıp Geyik Koşuları parkurunu kontrol etme görevini üstleneceğim bir rotadan yana kullandım. 7. gün, hem öncesinde, hem koşu sırasında en zor gün oldu. Öğlen sıcağı, geyik yokuşları, haftanın ve önceki gün araba kullanmanın yorgunluğu, özellikle sağ kasığımda başlayan hafif sertlik.
Koşu günlerim, başlama saatleri, konumları ve Garmin veri bağlantılarım3 Haziran, 6:02am, 21.3km, Urla
4 Haziran, 16:25pm, 21.37km, Urla
5 Haziran, 6:43am, 28.26km, Urla
6 Haziran, 6:24am, 21.34km, Urla
7 Haziran, 6:37am, 23.11km, Urla
8 Haziran, 7:28am, 23.0km, Burhaniye
9 Haziran, 14:32am, 21.22km, Belgrad Ormanı
Haftaya başlarken ne az bir yarı maraton koşmayı planlamıştım, biraz uzun olabilirdi. Kendime süre hedefi koymadım. Belirli bir sürede başarmaktansa, sağlıkla haftayı bitirebilecek sürede koşmak istedim. 7 uzun koşumu toplam süresi 17 saat 50 dakika civarında. Toplam mesafe 159,5km. En hızlı ortalama tempoyu 2. gün 6:07 koşarak yapmışım. En fazla tırmanışı 7. gün.
Doğanın kendisi güzel deneyimler yaşatıyor. Güzel manzaralar, evcil hayvanlar dışında şaşkın bir sincap, yılan, (Belgrad’da) patika üstünde bir kara leylek gördüm. Burhaniye’de ufak bir köpek yavrusu buldum ve evini-annesini aradım. Bulamayınca yakında bir bakkala gidip süt aldım, bakkala emanet ettim.
Koşarken İngilizce podcastler dinledim. Aşağıda kaynağına göre listelediğim dinlediğim 6 adet, herbiri 2 saat civarında konuşmayı benzer başlıklara ilgi duyanlara tavsiye ederim.
Peter Attia Drive’da uyku üstüne 3 tam podcast bitirdim. #47 ile başlayıp #48 #49’e devam etmenizi öneririm.
Rich Roll’da faydalı vücut bakterileri , sağlıklı uzun yaşamın bize ve topluma getirecekleri ve farklı bir bağımlık/alkol bağımlılığı yaklaşımı dinledim.
Her sabah