İstanbul 5 Days 2011: İki kıtaya yayılan oryantiring festivali

8. kez İstanbul Orienteering Grubu tarafından organize edilen İstanbul 5 Days Oryantiring günleri, 2-5 Kasım 2011 arasında şehrimize renk kattı. 40 ülkeden 1000den fazla kişiyi İstanbul’da haritalarla koşturan etkinliğe katılanların %70i yurtdışından, %85i İstanbul dışından geldi. Türkiye’den katılım sadece 300civarında kaldı. Türkiye Oryantiring Federasyonu Ulusal kademe yarışlarına bunun 2 katı kadar insan katılıyor normalde, demek ki katılanların büyük bölümü çeşitli sebeplerle gelmemeyi seçtiler. İsteyip gelemeyenler için üzgünüm, ama diğerleri kaçırdıklarına yansınlar. Zira hem parkurlar, hem yarış toplanma alanları Avrupa’daki binişilik yarışlar gibiydi. Bin yarışmacının çok az çevre kirliği, gürültü ve kargaşa ile 5 etap dolaşması ayrı bir keyif ve belki de başka bir ders…

Etap 3, Kurtkemerinde son noktayı zımbalayıp çıkan Caner

Geçen sene olduğu gibi, organizasyonun dış kenarında tali işlerle ilgilenip her etabı koşma şansını yakaladım.

Hoş, oryantiring mağazası ile ilgilendiğim için çok da konsantre olmadım, yorucu oldu.  Fransa ve İspanya’daki ultra patika yarışlarıma odaklandığım için hiç harita antrenmanı yapamadan, oldukça hazırlıksız katıldım. Mazeret ne olursa olsun, son altı ayda 2, son üç ayda 1 kere haritayla oryantiring yapmış olmak bu kalitede bir yarışmada affedilemezdi – parkurlar özellikle açılışta canıma okudu. Tatiana Kalenderoğlu ve ekibi yine sıkı parkurlar planlamıştı. Yaş kategorim olan M35 mesafe olarak olmasa da teknik olarak elit kategorinin hemen altında. Zaten bu yaş grubunda koşanların bir bölümü artık elit rekabette şansı olmayan deneyimli ve fit koşucular. Bazıları haritayla pek koşamıyorum, teknik antenmanım zayıftı desede, hatanızı affetmiyorlar. Bunların 5-6 tanesinin dayanıklılıkları da çok dikkat çekiciydi. Formumun zirvesinde olmasam da özellikle ilk iki gün kendimi fit hissediyordum, yine de hızlarına yetişmekte zorlandım…

 

İstanbul 5 Days, 2011 açılışını 2 Kasım Çarşamba gün Belgrad Ormanı Validebendi haritasında koşulan uzun parkurla yaptı. İyi bir uzun parkur, oryantiring yarışlarının bence en zor parkur tipidir. Hem çok dayanıklı olacaksınız, hem haritayla koşarken iyi okuyup doğru rota seçimleri yapacaksınız, hem de ani hız, yön, arazi-bitki örtüsü özelliklerini algılayıp tongaya düşmeyeceksiniz. Uzun parkurun uzun ayaklarında yapılan hatalar parkurun doğası gereği daha uzun hatalar olduğu için çoklu gün yarışlarındaki toplam zaman hesabına etkisi de büyüktür. Start koridoruna girerken, olabildiğince yavaş ve dikkatli olmam gerektiğini telkin ettim.

etap1, Validebendi M35 haritası

Parkur haritamı elime aldığımda kros koşular için hep kullandığım patikaların üzerinde bir ilk nokta olduğunu görüp sevindim, hızla hedefe atıldım. Böylece yarışmalar için kulağınıza küpe olması gereken en temel strateji öğüdünü unuttum: “Bir parkurun en tehlikeli kısmı ilk üç hedef ve son 3 hedeftir. Başlangıçta, harita ve araziye yabancı koşucu için tuzaklar hazırlayan parkur planlayıcı son üç noktada yorgun koşucunun yapabileceği potansiyel hataları düşünerek noktaları yerleştirir.” Bu bölgede sıklıkla koşuyordum ama haritasız. Haritayı elime alınca, çok sevdiğim ve bildiğimi varsaydığım ilk noktaya, üstelik tepenin antrenmanlarda hiç kullanmadığım tarafından hızla koştum. Anahtar kelimeler: bildiğimi var saymak, tepenin öbür yanı, hızla. Haritayla koşma pratiğini kaybetmiş ben için paralel hata böyle başladı. Böylece hedefin 200mt kuzey batsındaki vadide vakit kaybettim. Çembere girmem gerektiği zaman olmaması gereken detayları görüp ilk önce haritacıyı suçladım (klasik tepki) sonra vakit kaybetmededen vadinin boyunca ileri geri hareket ederek yeni yakalama noktaları aradım. Harta daha da garipleşti. Aklımdan 3. Kere ileri düştüğüm ve geri gelmem gerektiği geçtiğinde artık o tarafa kontrole koştum. Herşey uyuyordu ve liderden 11 dk geç ilk hedefime ulaştım…

Uzun parkurun uzun ayakları kritiktir demiştim. Bugünün uzun ayakları 2-3 ve 4-5 idi. Bir kontrol noktasına varmadan sonraki ayağı planlamaya çalışırım. Böylece zımbalar zımbalamaz durmadan devam edersiniz. Koşarken 2-3 için 3 seçenek gördüm: Geldiğim yöne dönüp doğudaki yollar, biraz in çık yaparak direk çizginin biraz doğusundan veya kuzey batıya inen dere yatağı ile yola çıkıp sonra yukarı bağlanmak. Araziden koşmak istemedim, haritayla hızlı koşamam ve sonraki ayakları planlayamam diye. Seçimin son seçenekti ve hata yaptığımı kuzey batıya doğru dere yanından “inerken” fark ettim. Hedefe varmak için tırmanmam gerekecekti. Üstelik patika çalı çırpıla yavaşlamıştı. Harita okuma eksikliği ile uzun ayakta uzun ve irtifa kaybettiren seçimi yaptım. Liderden 10 dakika daha geç, dana gibi koşmama rağmen 19 dakikada 3. kontrole vardım. Günü benden hızlı bitiren 10 yarışmacının tamamı benden hızlıydı bu ayakta ve kesinlikle rota seçimim en az 5 dakika kazandıracaktı.

Böylece diğer uzun ayağa varmadan rota seçimimi tekrar gözden geçirdim. Böylece doğru rotadan en iyi 4. zamanla koştum. Sırada bir beşgenle dönerek derin vadilerin arasında yön bulmak vardı. Ufak birkaç ve bir tane 6dakikalık hata ile günü kapattığımda, 5 gün toplamı için podyum umudumu da gömmüştüm: Liderin 43dk, 5incinin ise 25dakika arkasındaydım. Kalan hızlı yarışların keyfini sürmekten bşka yol kalmamıştı.

Heybeliada'da bazı hedefler denizdeydi!

3 Kasım Perşembe, Heybeliada’ya orta mesafe parkuru için gittik. Adaların güzelliği, özelleşen İDO’nun İBB’deki umursamazlığını arttrmasıyla katılımcıları vapur keyfinden yoksun bıraktı. Organizasyonun kiraladığı motorlarla adaya varan yarışmacılar, yarışma alanı olan Green Beach’e yürürken ada ruhunu kokladılar. Benim daha önce koşmadığım Heybeliada haritası, yokuşları kadar hafife alınmayacak dantel detayları ile hata yapmaya zorluyor. Parkura başlamak için kasabanın sırtını daydığı tepeye tırmandık. Tepedeki krater ve çukurların arasında ileri seviye yön bulma ile başlayan parkur, hızlı uzun ayakları takiben Heybeiada’ya özgü detayları bulmak kolay değildi. Günün ilk uzun ayağında yine yanlış rota seçimi birkaç hatayla daha birleşip beni geriye düşürse de, hızlandırılmış harita okuma hatırlatması açısından çok faydalıydı. Günü bitirmeden önce bütün parkurlar yerleşim alanlarında biraz dolaşarak adanın güzelliklerini gördük.

Yarışmanın ilk iki gününde bence enteresan bir gözlem yapma şansım oldu: Parkurda koşarken haritasından kopmuş Türk sporcular yardım isterken doğrudan “53ü gördünmü? / 42 nerede?” şeklinde hazır kopya sorarken, yabancı sporcular “şu an neredeyiz biliyor musunuz?” diyerek haritalarını uzatıyorlar. Hepimizin başına gelebilecek basit bir durum; bir sporcu konum saptayıp mücadelesine devam etmek isterken diğeri doğrudan onu hedefe yöneltmenizi talep ediyor. Oryantiring özgüveni arttıran bir spor, ama kişi içine düştüğü zorluklarla mücadele etme kültürünü alırsa. Sadece genç sporcular değil, M21 sporcuları da bu şekilde bana parkurda sordular. Prensip olarak bu şekilde sorulduğunda durmam ve cevap vermem. Haritadaki konumunu sorana ise kendi haritamda, hızım yavaşsa onun haritasında o anki konumumuzu gösteririm. Antrenör arkadaşların özellikle gençlere öğrettikleri “acil durumda yardım isteme formatı”nı gözden geçirmelerini rica ediyorum.

etap2, Heybeliada M35 haritası

etap3, Kurtkemeri M35 haritası

4 Kasım Cuma,  yine orta mesafe için Belgrad ormanı Kurtkemeri mesire alanındayız.

World Ranking Event (WRE) kuralları gereği yep yeni bir harita. Düne göre mesafeler daha kısa, demek ki hem iniş çıkış daha fazla, hem de teknik olarak zorlu bir arazi olmalı diye düşerek startımı aldım. Haklı olduğumu hemen gördüm. İlk noktaya sakin gitmeyi yine beceremeyip gereksiz bir 25 metre tırmanarak zaman kaybı ile son orman koşuma başladım. Parkurun en güzel 3 deneyiminden ikisi, kategorimizin en iyi iki sporcusu olan Daniel Stroescu (Romanya) ve Andrey Rybakov (Rusya)’nın ardımdan birer dakika arayla start alıp beni 2. ve 3. noktalarda geçmeleriydi. Onlarla  çok az beraber koşmama rağmen zor arazide ilerleme hızları ve bu esnada rota seçimlerini deneyimlemek öğreticiydi. Yine de günü 4. bitirince anladım ki bu gün az hata yapan önde kalmış.

Kurtkemeri haritası bazen derin vadiler arasında, sürekli ufak detayları takip ederek, paralel hatalara düşmeden derin koşmayı gerektiriyor. M35 parkuru, patika ve yolları akip etmeye çok izin vermeyen, kısa ama teknik ayakları hızlı gidebilmek için koşarken dantel okumayı gerektiriyordu. Nabzınızı kontrol etmeye çalışarak haritayı okuyabileceğiniz en yüksek hızı bulmaya çalışmak…zor ama eğlenceliydi.

 

Etap 4, Kapalı Çarşı'da son sürat koşan Caner

Toplama dahil olmayan, bağımsız bir yarışma olarak Kapalıçarşı Süper hız etabı 4 Kasım Cuma gecesi, saat 22:00den itibaren start verdi. Esasında Kapalıçarşı derneği içindeki birkaç idari hatadan dolayı kurulum izinleri dış ve iç kapılardaki  bekçilere geç ulaşınca bütün organizasyon 18 dakika rötar ile başladı. 90 dakika içinde müthiş bir disiplin ve hız ile kurulum yapan İOG üyelerini tekrar kutluyorum. Bu sene tekrar gece yarışı için kapılarını açan Kapalıçarşı, kesinlikle çok özel bir mekan ve etap. Yüksek hızda mutlak akıcı bir tempoyla hedeflere ulaşmanız gerekiyor. Haritası bir AVM veya hotel krokisi gibi; sağa dön, 2. sola gibi basit yön bulma işlemleri tekrarlayarak yön buluyorsnuz. Hata yapmadan, yani akış ve hızını bozmadan giden kazanıyor. 2010 yılında M35 altın madalyasını aldığım dünyanın en eski kapalı alışveriş merkezinde bu sene çok tekledim. Önceki 6 yarışımın toplamında yaptığımdan daha fazla hatayı bu sene koşarken yaptım. Biraz kuruluma destek olurken paylaşığım stres, biraz da bir türlü akıcı yön bulma haline geçeme, dikkatsiz ve şans yoksunu riskli hamleler hep minik ve biraz daha ciddi hatalar ile son buldu. Yine de koşmak çok zevkli idi. Parkura kategorimde ilk çıktığım için birkaç dakika kadar da “best time” sefası sürdüm – züğürt tesellisi olarak!

Etap 5, sultanahmet son noktadan bitişe koşan Caner

Kapanış için 5 Kasım Cumartesi sabahı Sultanahmet meydanında, hız koşusu için buluştuk. Harika ve ılık bir sabahta, araç trafiğine kapatılmış Sultanahmet, İtalya’nın meşhur tarih içinde park-o yarışlarına ciddi bir rakip gibiydi. Bildiğim, tanıdığım kaotik İstanbul’da değilim sanki; Asırlarca Dünya’nın merkezi olmuş yapıların arasında sakin sakin dolaşanlar, temiz bir çevre, korna sesi yok… Dün gece  (pardon bu sabah) 02:00de yatağa girdiğim için yorgun olan bedenimi, huzura eren zihnim dengelemeye çalışıyor. Bu gün bazı yarışmacılar açıkhava tiyatrosunda giyinip yarışa hazırlanırken, birçok yarışmacı otelinden hazır çıkıp parkurunu koştu ve oteline duş almaya devam etti.

Belediye olayı tam anlayamamış olsa da tanıtım için güzel hareketler...

Her yarışmacı Aya Sofya'nın önünden en az iki kere geçti!

 

Sultanahmet haritası Sultan Ahmet Camii, Ayayofya Camii ve Konakları, Topkapı sarayı ön avlu ve Gülhane parkından oluşan büyük bir alan. Parkın içi, güc olanlar için yüksek hızda koşulabilir çim ve yamaç yapıda. Yalın ve çok teknik olmayan bir yapısı var. Tarihi semt ise, sürprizler ve renkli yüzler vaat ediyor. İtalyan kent haritalarından (Venedik dahil) daha canlı renkleri, insanları olduğunu düşünüyorum. Bu haritada, tarihi dokuya zarar vermemek için çivili ayakkabılar yasak. Parkura hızlı ama acele etmeden başlayıp yorgun bacaklarımın elverdiği ölçüde deparlar atmaya çalıştım. Düz ayakta Garmin 305ime bir ara baktığımda, ormana göre %25e varan pace/tempo kaybı yaşadığımı gördüm. Uzun geceden kalanlarla, Gülhane parkındaki 20sn dışında önemli bir hata yapmadan, olabildiğince koştum…1sn ile 4.oldum. Böylece 2011 İstanbul yarışlarını kategori 6.lığı ile kapatmış oldum. Bugün GoPro’mu kafama takıp koştum, daha kısa bir video haline getiremedim.

 

Böylece 4 günde 5 değişik yerde 5 adet 1000 kişilik yarıştan oluşan organizasyon sona erdi. Ufak sponsorlar, kısmi hizmet sponsorlukları ve manevi desteklerinden kalan açığı onlarca gönüllü özverili çalışma ile kapattı. Türkiye Oryantiring Federasyonu’nun çatısı altında yapılan organizasyon yine büyük alkış aldı.

Helge Soegaard, kürsüde

Kapanış töreninde konuşan, Danimarka Fedarsyon Başkanı ve IOF Avrupa Oryantiring Federasyonları Başkanı Helge Soegaard’ın özet konuşması bence olayı en güzel şekilde toparladı: “4. Senedir İstanbul 5 Days organizasyonuna geliyorum. Parkurların kalitesi, detaylardaki mükemmellik ve genel yürütme olarak yine şaşırdım. Hem elit sporcuların mücadelesi, hem de rekreasyon ve tatil amaçlı koşanların ihtiyaçları açısından harika, IOF’in hedefleri ile birebir örtüşen örnek bir organizasyon

 

İl Temsilcisi olarak W14-M14 yaş kategorileri madalyalarını verdim

İl temsilcisi olarak onur, İOG üyesi olarak gurur, koşan bir sporcu olarak kıvanç duydum. 2012 yılında 31 Ekim- 4Kasım arasında yapılacak İstanbul 5 Days yaışlarını sakın kaçırmayın!

Kişisel performans değerlendirmesi

İlk bakışta, 2010 senesinde  22 kişi arasında 7., 2011 yılında 21 kişi arasında 6. olmuşum.

2010 yılı M35 toplam sonuçlar

2011 yılı M35 kategorisi toplam sonuçlar

Geçen senenin 2.si bu sene de ikinci, toplam zamanlar (haritalara bağlı olarak) bu sene daha fazla. Yine de liderin % olarak daha fazla akasındayım – uzun parkur felaketimi toparlayamadım. Geçen sene her gün daha gerilerde (7.-8.-5.-9. ) olarak parkurları bitirip toplam ortalamada 7. olmuşum. Yani rakiplerimin bir kısmı çok stabil değilmiş. İlk 5 ise birbirine çok yakındı. Bu sene ( 11.-6.-4.-4.) olarak, 11. olduğum uzun etabın zaman yükü ile 6.lıkta bitirebildim. Dev hatalarımın 2 tanesi ile 25 dk kazanıp 4. olma fırsatını kaçırmış oldum. Demek ki, gelecek sene en az şuan ki kadar hızlı ve dayanıklı olup haritalı antrenmanlarla tekniğimin de formunda olmam gerekiyor. Hadi bakalım!

İstanbul 5 Days yarışları hakkında daha fazla bilgi almak, 2011 ve geçmiş yılların sonuçlarına, resimlerine bakmak  için buraya tıklayınız.

Her haftasonu düzenli oryantiring etkinliği düzenleyen İOG hakkında bilgi olmak ve etkinliklere katılmak için tıklayınız.

Share This