9 Eylül’e başlamadan dünden yazamadıklarımla başlayalım: Brifing
Saat 21:20 gibi büyük çadırda toplandık. Gizemli rotamızın ilk parçasını aldık. GPS neden zorunlu detay sunumda anladık, tarifleri çok anlamasak da ağlanacak halimize gülerek neşeyle yattık.
Ve büyük gün…
Geceyi fena zemine rağmen az uyanarak geçirdim. Sabah şişme mat getirmediğime pişman olmayı düşündügüm an hemen hatırladım: Daha çantaları sırtımıza almadık… Acaba akşam ne düşüneceğim?
Sabah 5:30 da kamp hareketlenmeye başladı. 06:15 te sıcak su yarışmacı kampında hazırdı. Balon manzaralı kahvaltı edip start için Uçhisar merkeze transfer edildik.
09:05te dünkü rotada koşmaya başladık. Çok basit bir hata yaptım, çantamın fermurlarını ortada birleştirdiğim için gevşeyip açılmış. Aykut 2 seğmen tahin pekmez getirdi aymadım. 10m sonra sese döndüm ve kuruyemiş paketimi gördüm. Dur ve al derken çanta döküldü. 2 dakika sonra Güvercinlik Vadisindeki patikada koşmaya devam ettim. Aykut ve Mert’e yetişmek için hızlandım. Sağolsun Aykut bir problem olduğunu fark edip yavaşlamış. Topuklayıp ön gruba yaklaşırken patika yumağında vadinin ters yanına düştük. Geri gelip ilerledik yerdeki tabeladadan sağa döndük ama 200 metre sonra ön grup yol bitti diye geri dönüyor. Böylece ilk toplu kaybolmamızı yaşadık. Herkes gün içinde bundan bol bol nasip aldı. Garmin Forerunnerlara yüklenemeyen rota için organizasyon Aykutla bana birer Magellan Explorer 110 verdi ama koşarken kullanmak oldukça zor oldu. Tepki süresi ve coğrafyanın sinyal kısıtları sebebiyle sadece GPS takip etmenin kolay olmadığı bir hatta devam ettik. İşaretlemenin azlığını kabul edip daha temkinli devam ettik, neyseki rota çoğunlukla daha basit hatlardan ilerledi.
Güvercinlik vadisinden çıkınca Caner ve arkada uçhisar manzarası.
Mert peribacaları arasında uçarken.
GPS azizliğinde iniş rotası ararken. Bu fotoğrafı çekerken Aykut yol bulmuyorum diye bana kızmıştı. Neyse ki beğendi…
Rotada öngördüğümden çok daha fazla koştum. Aykut ve Mert ile takım modunda koştuğumuz için sürekli bir destekleme, itekleme halinde olduğumuz (mütemadiyen “hadi koşalım” diyerek fiştiklediğimiz) için yapabileceğimizin en iyisini yaptık. Kimseyle yarışmadan, kendi içimizdeki en iyi koşu… Hepimizin farklı güçlü yanları ve anları olduğu için gün içinde dayanışmanın faydasını gördük. Bireysel bir spor olan ultra koşu içinde takım çalışması… Ve anı yaşama duygusu. O an elinizden ne geliyorsa onu yapma hissi, tatmini… Derece ve sıralamayı düşünmeden, bitirmeyi, en iyi yapabildiğin şekilde bitirme uğraşı…
Bugün çok güzel yerlerden koştuk. 15 fotoğraf çekmeme rağmen (ki bu bölümde bol bol kaybolduk, sonra hep elimdeki gps ve çevrede işaret arayarak koştum) rota aramaktan koşmanın keyfini çok yaşayamadım. Kaçınılmazdan zevk almak gerektiğinden hareketle, bu konuda şikayet etmeden devam edeceğiz. Belki beraber gittiğimiz dönemlerde navigasyonu paylaşırız.
Mert ve Aykutla Runfire Ultra 1. Gün bitişinde
Aykutla ben 28.3km olarak açıklanan ilk günü 30.3km olarak 3saat 38dakikada aştık. Mert 3:44 geldi. Yorgunluk ve beslenme optimizasyonu ile öğleden sonra yayıldık. Bugun 3 kisi cekilmek zorunda kalmis.
Baraj golu rehabilitasyon anı.
İlk gün sonuçları ve genel sıralama
Runfire ultra 2. gün
Runfire canlı takip ve yayın
Runfire ultra gunlukleri, sifirinci sayfa – ilk yazım
Runfire ultra hazirlik yazim
Bu yazinin fotograflarini kucultup bana geri mail atan Ilgaz Kuruyazıcı ya ozel tesekkurlerimle…
Trackbacks/Pingbacks