11 Eylül 2011 günü Türkiye atletizimi için yeni bir mihenk taşı oldu. Bakiye Duran ve Faruk Kar’ın başını çektiği Team Ultra Trail Runner grubu tarafından düzenlenen I. Sigma Cam Çekmeköy 50k Ultra Patika koşusu ile ülkemizde 2. bir ultra mesafe koşusu ve en uzun tek günlük yarış organize edildi.
Daha iki hafta öncesin tamamladığım 120kilometrelik TDS parkurundan dolayı yarışa son 5 güne kadar katılıp-katılmama arasında bocaladım. Görünürde ağrı sızı hissetmiyordum ve bu önemli organizasyonda bulunmayı çok arzu ediyordum. Bu sebeple gözümü karartıp, ailemden de izin alıp tekrar kendimi zorlamaya karar verdim.
Yarışma merkezi ve başlangıcı Çekmeköy Alemdağ spor tesislerindeydi. Çekmeköy Belediyesi ve ana sponsor Sigma Cam mekanı keyifli bir hale getirmişlerdi. Tanıdık ve dostlarla muhabbet derken start çağrısı ile hazırdım. Koşu ücretsiz olduğu için 130a yakın kayıt vardı, benim gibi kayıt olmamış 5-6 kişi gelmesine rağmen toplamda 70 kişi start aldık. Start alan 61 erkek koşucunun 51’i bitirirken, start alan 9 kadın ultracının tamamı finiş gördü! Uzun mesafe yarışları için dünyada kadınların daha başarılı ve yüksek bitirme oranları olduğu söylenir, Türk kadını da geri almadı!
Yarışma parkuru Çekmeköy ve Alemdağ ormanlarında, %90dan fazla orman yollarında idi. Umduğumdan daha fazla, belki %30 ağaç altında koştuk. Eylül ortasında bizi kavuran mevsim normalinden sıcak yarış günü için çok değerli idi gölgeler. Mümkün olduğunca gölgelerin yola uzandığı yerleri tutturmaya çalıştık. Zemin düz ve sağlam, parkurun yarısında tozluydu. Bu etaplarda görüntü ekibini taşıyan atv’lerden biri hız kesmeyip bizi sürekli toza boğdu. Görevli araçlar hariç, vatandaş otomobilleri de malesef koşuculara pek özen göstermediler.
50k için 1168m tırmanış ölçtüm. Kısa ve makul eğimli tırmanışlarda enerjimi korumak için yürüdüm. Haliyle, TDS sonrası oldukça düz ve rahat geldi parkur:)
Parkur rahattı ama vücudum rahat değildi. Görünürde ve başlangıçta olmayan arazlar 25k da “hop kardeşim, daha dinlenmedik” diyerek ortaya çıktılar. Parkurun 2. yarısında yokuşlar dışında da yürüyüşe döndüm, sanırım toplamda 15km yürümüşümdür. Dizlerimde zaman zaman oluşan ağrıyı dağıtmak ve tekrarını önlemek için bu kaçınılmazdı, sonra koşuya geçmek acı verici olmaya başladı. Parkurun son kilometrelerinde artık bitsin diye koşmaya gayret ettim. Sert zemin ve sıcak ayak tabanlarımı zorluyordu – demek insanın tabanlarını bile dinlendirmesi gerekiyormuş. Son 2-3 km.de beraber devam ettiğimiz Mark Minasyan ile bitiş çizgisine beraberce ulaştık.
Parkur boyunca her 5k da bir hakem ve ikmal noktası vardı. İlk başlarda sadece su bulduğumzu bu noktalarda sonra elma, muz, limon, çikulata ve enerji içeceği de bulduk. Ben özellikle limonları çok sevdim. yanımda taşıdığı yuz paketlerini elime döküp tekila öncesi tuz-limon yapıp üzerine de su içtim. Elektrolit kaybını büyük ölçüde telafi ettim. yanıma aldığım 2 jelden biri kramp gidericiydi – 25k da aldım. Diğerini evdeki kutuma geri koydum. Parkurun ikinci yarısında ikmal noktaları geriden ölçümle ve kaydırarak:( geldiği için son 3 nokta çöldeki vaha gibiydiler. Bu arada gönüllü hakemlerden Eva-İlker Burgaç çiftini atık toplama hazırlıklarını, son noktadaki Meryem’i şık sunum ve düzeni ile bize moral verdiği için tekrar tebrk ediyorum.
Belimdeki The North Face Enduro Belt 2 çift suluklu bel çantasının bir yuvasında su dolu keni matarasını, diğer yuvasında enerji içeceği şişesi taşıdım.
İkmal noktaların bol olması güzeldi, ama yarışa katılanların çevreye duyarlılığı çok üzdü beni. 36. bitirdiğim yarışta önümdeki 35 kişinin patika üzerine bıraktığı toplam çöp, 70km daha fazla koştuğum ve önümde 700 kişinin gittiği TDS yarışındakinin 10 katından fazlaydı. Doğa sporcuları bunu yaparsa normal vatandaş ne yapsın? Organizasyon görevli ve gönüllüleri sonrasında toplamış olabilirler ama patikayı temiz tutmak (aynen sokaklar gibi) orada koşanın sorumluluğunda. Ve bu tip organizasyonlarda çöp atmaya karşı yaptırım olmalı, hatta su pet ambalajda verilmek yerine (yurtdışındaki gibi) yarışmacının üzerine bağladığı bardaklara sürahi veya musluktan doldurulmalı. 2. yarıştan itibaren önlem alınacağını düşünüyorum.
Varış sonrası mekan ve yan hizmetler güzel düşünülmüştü. Sponsor paketimizi alıp makarna ve içecek partisine daldık. Spor salonundaki soğuk duş çoğu yarışmacıya cazip gelmese de vücudu rahatlatmak için buz banyosunun yokluğunda en iyi ikinci alternatifti, kendimi tüy gibi hafiflemiş hissettim.
Katıldığıma pişman mıyım? Hayır. Dayak yedim, ama vücudumu kırmadan bitirdim. Sıradaki organizasyonu bekliyorum… Emeği geçen herkesin eline, yüreğine sağlık.
Hızlı Sonuçlar:
ERKEKLER
1=MUSTAFA KIZILTAŞ. 4.32.21
2=HÜSEYİN URAL= 4.32.37
3=ALİ TURAN=4.41.02
36=CANER ODABAŞOĞLU=6.43.45 (garmin koşu datam için tıklayınız)
KADINLAR
1=CECİLE LAVİGNE=5.34.44
2=HATİCE YORGANCI=5.41.08
3=ÖYKÜ ŞENGEL= 5.54.30
Detaylı sonuçlar için tıklayınız.
TDS’ten sadece 2 hafta sonra seni önümde koşarken gördüğümde gözlerime inanamadım. Tabii hemen “Caner bunu yapabiliyorsa ben de mutlaka finişe ulaşabilmeliyim” diyerek bunu motivasyon amaçlı kullandığımı itiraf etmeliyim. Son 2-3km.’yi de birlikte koşmamız -o an pek belli edecek halim yoktuysa da- çok keyifli ve moral verici oldu. Sen olmasan son bölümleri o tempoda koşmam mümkün olmayacaktı. TDS+50k ile bizlere ilham kaynağı olduğun için tekrar teşekkürler.
yorumunuz çok mükemmel başarılarınızın devamını dileriz