Bazen çok istediğiniz bir şey gerçekleşmek üzereyken bir aksilik olur. Kimi zaman şansızlık, kimi zaman kaza, kimi zaman kader veya kısmet diye adlandırırız. Üzülebiliriz, içimizde ukte kalabilir. Evrenin dengesi ve akışı içinde, her istediğimiz her istediğimiz anda gerçekleşmiyor. Eğer gerçekleştirmek için kendi elimdeki imkanlarla herşeyi yapıyorsam, ama hala olmuyorsa sevgili dedemin nasihati kulağımda canlanır: “Her işte hayır vardır”. Aradan 3 sene geçti ve 4. yılında biraz sıkışık bir takvimde de olsa Tahtalı zirvesine koşma imkanım olunca planları mı bu şekilde güncelledim. Bu tecrübedeki paylaşımlar ve yaşadıklarım, 12 aydan fazla ara verdiğim blog yazılarıma bir dönüş yapmama da vesile oldu. Bakalım sürekliliğini sağlayabilecek miyim?
Tahtalı Run to Sky yarışı ilk kez açıklandığında heyecanlanmış, yarışı koşmak için birkaç gün önceden Çıralı’ya gelmiştim. Aykut ile Yanartaş’a doğru hafif bir keşif koşusu yaparken görünmez bir kaza ile dizimi oldukça kötü incitmiştim. “Koşamıyorsan koştur” diyerek iki kontrol noktasında destek olmak üzere organizasyon ekibiyle hareket etmiştim.
Tahtalı Run To Sky parkuru ve Tahtalı Dağı (2365m ) için Aykut Çelikbaş ve Mert Derman‘ın 2015 tarihli yarış raporlarında gayet güzel genel bilgiler var, hala güncel oldukları için ben tekrar yazmayacağım. Bu metinleri okumanızı öneririm. 2015 yılından sonra organizasyon çeşitli yeni parkurlarla Tahtalı Dağı’ndaki yarış sayısını 5’e çıkarttı. Mammut isim sponsorluğunda 2018 yılında 5 patika yarışı aynı çatı altında düzenlendi:
Ben iki parkura katıldım: 18 Mayıs Cuma günü VK (Vertical Kilometer) ve 19 Mayıs Cumartesi günü Run To SKY 27K yarışları.
Hangi parkura katılacağıma nasıl karar verdim?
Tahtalı Run To Sky yarışlarının hepsi kayalık ve bozuk patikalarda, dik uzun tırmanışlar içeriyor. 60K ve 100K yarışları uzun sert inişler de içeriyor. Bu sebeple hepsi mesafelerine göre oldukça sert, yıpratıcı yarışlar. 2017 Nisan’dan beri uzun antrenmanlarımı aksattığım için 30km sonrası hızımı koruyamıyorum. 2018’de patika-yokuş antrenmanlarım ve katıldığım yarışlar da az olduğu için vücudumu kırmadan, Ağustos ve Ekim hedeflerime hazırlanırken haftalar kaybetmeden katılmak istedim. Hafta sonları çalışan ve koşan, boşanmış bir baba olarak, Cumartesi gecesi eve dönüp oğlumu Pazar günü görmek, akşamında bende kalmasını sağlamak da çok önemli bir noktaydı.
VK yarışının tamamı çıkış, Run To Sky’ın %80’i çıkış, %10’u düz, %10’u iniş. Bu sebeple kaslarım biraz yorulsa da eklem ve bağ dokularımda az hasar olacağını, birkaç gün sonra normal antrenmanlara döneceğimi öngördüm. 2015 yılında isteyim sakatlık sebebiyle koşamadım parkura bir “tik” atmayı istemem de cabası.
Turna.com VK Parkuru 6km , +1200m
VK (Vertical Kilometer) adını, Türkçe’ye dikey kilometre olarak çevirebiliriz. Genelde 3 ila 5km içinde 1000m yükseklik kazanılan dik yarışları tarif ediyor. Ülkemizde sayısı çok az olsa da, yurtdışında çokca VK yarışı var. İki kere Chamonix VK parkurunda antrenman yaptım, aynı parkurda yarış izledim ama hiç yarışa katılmamıştım. Sürekli dik eğimde tırmanış, dağlara aktif tırmandığım yıllardan baldırlarımda sıcaklığını bildiğim bir zorlanma sunuyor. Zihnimin, aklımın ve vücudumun performansını merak ediyordum.
Tahtalı’daki VK rotası erişimi zor bir rota. Çıkış noktası Yaylakuzdere, dağın kuzey batısında ve 1120 metre rakımda. Yarışma merkezi ve çoğu yarışmacının konaklaması dağın güney doğusunda, deniz seviyesindeki Çıralı’da olduğu için yaklaşık 90dk’lık bir yolculukla varılıyor.
Sadece tırmanış içerdiği için, olabildiğince hafif olmak istedim. Hava raporları güzel görünmesine rağmen, hem rüzgarlık, hem de dağ başında kendime veya başka koşucuya yardım edebilmek için yapışkanlı elastik bandaj, acil durum battaniyesi de taşıdım.
Yarışta kullandığım çanta, malzeme ve kıyafetler.
Ayakkabı olarak 2015’ten beri VK için dizayn edilmiş ama ayağımda şehirde eskiyen The North Face Single Track Hayasa‘ları getirmiştim. Son etapta kar olmadığı için, eriyen dişlerin eksikliğini fazla hissetmeyeceğime karar verdim. Yarış sonrası bu seçimden memnun kaldım.
Baton kullanmaya niyetli olarak çok sevgili Leki Micro‘larımı getirdim ama yarış sabahı hafif olup hızlı koşmak(!) gayesiyle odada bıraktım. Bu karar güncel durumum için bir hataydı. Geriye dönüp baktığımda, iş ve önceki hafta seyahat-tatil yoğunluğumda Tahtalı parkurlarını çalışamamış, bir plan hazırlamamıştım.
Perşembe akşamı yapılan Vk brifinginde organizasyonun gösterdiği eğim profilinde uzun bir X ekseni, alçak bir Y ekseni vardı. Böyle ayarlandığında, 6km’de 1200metre tırmanmak pek dik görünmüyordu (oysa defalarca %55e varan eğimler var dediler.) İzlediğim VK’de yarışmacıların çoğu da baton kullanmamıştı (unuttuğum sonundaki merdivenli etaptan dolayı sanırım…) o zaman ben de sürekli tırmanabilir miydim? Bacaklarım gençken bu tırmanışları çok severdi…Buna sabah karar vermek üzere uyudum. Sabah uyandığımda, son 2 senede az yarışa katıldığım için aklım 6km’de 1200metre tırmanmanın ne olduğunu anlayamıyor, hatta “ne de olsa 6km, ne olacak ki? Hafif ol daha iyi” sesleri zihnimde yükseliyordu. Üstelik en dik bölümü ortadaki 600metre uzunluğundaki yer miydi? Odadan çıkarken bıraktım. Bunun yanlış bir karar olduğunu başlangıç noktasına giden yolda, araç tırmanmaya başladığında hissettim. İdrak işleminin tamamlanması yarışın ikinci yarısında gerçekleşti.
Yarışa 9 gün kala programım netleştiği için yarışı, parkur pek çalışamadan, strateji ve beklenti oluştur(a)madan uyanıp start çizgisinde yerimi aldım.
Yarış stratejim basitti: Sürdürebildiğin tempoda hızlı hareket et, koşabildiğin her yerde koş. Beslenme için yanıma 1i yedek 2 Gu-jel almaya karar verdim, ilkini 45-55dk sonra, kendimi kötü hissedersem 2.yi son etapta alacaktım.
Ufak bir ekiple START verildi ve 2 metre ileri gidip sola 120 derece dönerek dik bir eğime tırmanmaya başladık. İlk birkaç 10 metreyi temkinli gittikten sonra, başlangıç öncesi yaptığım 12-15dk’lık ısınmanın faydasını görünce biraz tempo arttırdım. Ön tarafta 7 kişilik bir lider ekip oluşmuştu: Oğuzhan Emre Singer ve Gurur Çiçekli en öndeydiler son 100metreye kadar bozulmadı. Biraz arkalarında Can Artam, çarşak etaptan sonra geride kalacak olan Emre Aytekin ve ben, bizim biraz arkamızda Alper Dalkılıç ve Elena Polyakova biraz daha kontrollü geliyorlardı. Parkurun ilk 1600-1700 m’si tırmanışlar arasında nefesini kontrol edebildiğin bolca düzlük ve hatta 1-2 metre irtifa kaybettiren inişler içeriyor. Starttan 1,5km kadar sonra Alman’ın Evi olarak adlandırdıkları evin yanından geçip kısa bir koru geçişinden sonra dik çarşak tırmanışına geldik. Çarşak, yamacın yığılmış taşlarla kaplı olmasıdır. Başlangıçta iri, zaman zaman oynak taşların arasında S çizen patikadan giden rota, yükseldikçe ufak taşlara döndü. Patika belirsizleşti. İşaretler bitkilere asıldığından patikadan yer yer uzaklaştı. 1200m dikey çıkışın yaklaşık 250. metresinde başlayıp 600 metre dikey tırmanış veren bu etap gittikçe daha sert oldu. Batonsuz bazı bölümlerde adımımın çarşakla beraber 10-15 cm geri kayması daha fazla adım atmaya, kaymayı dengelerken aşırı kas kasılmasına, vakit kaybına, ama en çok da moral bozulmasına yol açıyor. Kaymayacak yerlere basmak çok önemliydi. Etabın ortasında incelik taşlardan oluşan ve dik yükselen kısımda kaçınılmaz olarak 20m kadar kaydıktan sonra sağ ve sola kaçarak iri taşlarda kaymadan yükselebildiğimi keşfettim.
Kendimi durmadan ve tüketmeden, sürekli olabildiğince hızlı halde hareket etmeye odaklamaya çalışıyordum. Baldır (kalf) kaslarım yanmaya yakındı. Sabit bir ritimde gitmenin daha sürdürülebilir olduğunun farkındaydım. Can hemen birkaç adım arkamdaydı çoğu kısımda, odaklanıp tempoyu sürdürmemi sağladı. Alper ve Elena bu etapta batonların önemini (ve ancak akıllı stratejiye sahip antrenmanlı bacaklara yardım edebildiğini) gösterdiler: Boynuna varmadan yetişip önümüze geçtiler.
Boyun kestin bir hat değil. Tahtalı Run To Sky rotasının tırmandığı yüzle birleştiği geniş bir kavis. Sola biraz kayınca, zirveye kadar takip edeceğimiz bir traktör yoluna bağlandık. Rotayı iyi çalışmadığım için hedefi görmeden uzun süre tırmandığımız bu külah etabında zemin yer yer bozuk, tabana batan taşlı olsa da kaymıyor pek. Vites düşürerek ve lider ekibin sonuncusu olmayı kabul ederek kendi en iyime odaklanmaya çalıştım. Kabaca 2km olan külah etabının ortasını geçince, zirveyi görüp 150m kadar eğim aşağı da içeren bir travers atıyorsunuz. Kalan kısmın ortasında da 30-40mlik bir nefes geçişi daha var. Yarışın ilk senesinde kar kaplı olan bu etaplar tamamen kuru idi. Hava rüzgarlı olursa diye sırt çantamda rüzgarlık da vardı. Bugün yaprak oynamıyordu.
Zirveye toplamda 6. (5.erkek) olarak ulaştım. Sınırlalarımı zorlamaya çalıştığım bir yarış idi. Bu sebeple çizgiyi geçtikten sonraki 3-4 dakika pek rahat değildim. Hemen bitiş ikram masasına gittim. Portakal, limon yedim. Su, çay içtim. Varış torbama ulaşıp kendime ödül olarak yerleştirdiğim çikolatalı sütümü içtim. Üstümü değiştirip koşarken hissetmediğim esintiden korunmak için kaztüyü ceketimi giydim. Bu 6-7 dakika içinde bacaklarım ve nabzım kendime geldi. O sırada çorba geldi, sanırım 5 bardak içtim. Organizasyon otobüsünü beklemeden, yakınları tarafından Çıralıya indirilen Can ve Berk’e katıldım, hızlıca otele indim (tekrar teşekkürler.) Kısa bir deniz rehabilitasyonu yaptım.
Organizasyon:
Organizasyon ekibi ufak, tutkulu. 17 kişiye parkuru işaretlemek sürdürülebilir olmaz. Öte yandan, bu kadar zor ulaşılan başlangıç alanına 150 kişi taşımak, o kalabalık içinde olabilecek parkur riskleri. Zor denge. İşaretlemeler gayet yeterli. 10-20 bambu çubuk olsa, mükemmel olur. İkram ve beslenme, tam vaat edildiği gibiydi. Ekip yarışmacılarla gayet yakın ilgilendi. Zirvedeki teleferik istasyonunda Rus turistler pek ilgisiz. Belki daha etkili müzik, çok dilli konuşmacı biraz onları gaza getirebilir.
Yarış internet sayfası: www.tahtaliruntosky.com
Son Söz:
Bence tırmanmayı seven herkes en az bir kere VK denemeli. Ülkemizde şu an için bir burada, bir de Erciyes Ultra’da (2016 dergi yazım burada, maalesef blog post kayboldu.) organize ediliyor. VK’ler yokuş yukarı zorlu parkurlar. İniş darbesi içermediği için bağ doku ve eklemleri yıpratmıyor, kaslar yoruluyor. Darbe olmayınca kaslar hızlı toparlanıyor 🙂 Laktik asit devreye girdiği için kasları da fazla yıkamıyorsunuz. Kuvvette devamlılık ve zihinsel devamlılık için çok geliştirici. Ayrıca eğlence anlayışınıza bağlı olarak çok eğlenceli bulabilirsiniz. Farklı bir parkur deneyimi olacağı kesin …
Bu yarıştan bir gün sonra Tahtalı Run To Sky 27km +2650m parkurunu koştum. VK koşmam, özellikle zihnimi hazırlamamı, yarışta daha kontrollü gitmemi sağladı. Onu ikinci bir blog yazısı olarak burada yazdım.