1 Haziran’ı 2 Haziran’a bağlayan gece, resmi olarak 2012 hedef yarış antrenmanlarıma başlamış bulunuyorum. Ocak sonundaki İznik deneme koşusu takiben yaşadığım sakatlıktan sonra kısalan antrenmanları 6 haftadır toparlıyordum. Gün içinde ard arda gelen birkaç tetik ile Çekmeköy Deneme Yarışı‘ndan bu yana en sert ve ciddi antrenmanımı yaptım. Sürekliliğini sağlamam için kendimi bağlamak kadar 2012nin sportif bir mihenk taşı (elbette sadece benim için) olduğunu düündüğüm için yazıyorum.
Güne gayet sakin, dinlenme günü olarak başladım. Derken bu sene TNF UTMB yarışlarında CCC parkurunda koşacak olan Alen Gavar ofise uğradı ve masamın karşısındaki yarış bardaklarına gözü takılınca 5-6 dakika UTMB hazırlıklarından sohbet ettik. O sırada, facebooktan bir link geldi: Mert Derman Koşu Gazetesine “Koşu Düzeninizde Kırık Pencereler Olmasın” diye bir yazı yazmış, antrenman aksatmayı akut hale getirmemeyi tavsiye ediyor. Son olarak yarın sabah için planladığım uzunun zaman programını yapıp ardından çalışmam gereken organizasyon ve akşamki aile programlarının beni yıpratacağını düşündüm. Akşam yemeğinden sonra Yıldız Parkı’na gitmek en iyisi olacaktı ama üzerimdeki ağırlıkla mücadele ediyordum. Son çare eşim Hande’ye sordum: Birazdan 22:00 gibi çıkıp sabah yanında mı uyanayım, yoksa sabah 05:30da mı çıkayım? Beni sabah görmek istediğini söyleyince kıyafet değiştirip Yıldız Parkı Ana Patikası adını verdiğim rotaya gittim. Hedefim burada 3 saat dönmek idi. 1 saati biraz geçince en son İznik Ultra öncesinde şarj ettiğim Petzl NAO’nun “pil bitiyor” uyarıları başladı. Son ik turda bölüm bölüm ışığımı kapattım. Patika bazı bölümlerinde ay ışığı bile almadığı için kendimi riske atmadan 8. tur sonunda Kır Kahvesi altından asfalta çıktım. Bu noktada bir güvenlik heyecanla beni yakalamış olmanın mutluluğu ile amirine anons geçti. Arkadaş fazla heyacanlı, anlayışsız ve bir o kadar da spora uzaktı ki beraber yürüme talebine kulak tıkayıp İtfaiye kapısından çıkıp sahile devam ettim. Cuma gecesi Ortaköy’de koşmak farklı bir deneyim oldu. Kuruçeşme – Bizim Tepe yolu – Ulus – Portakal Yokuşu’ndan tekrar Ortaköy’e gelirken suyum bitmişti. Büfe aranırken “Meşhur Ortaköy Pilavcısı”nın önünde tereddüt etmeden bir küçük pilav ıslamış buldum kendimi. Elbette dolaptan da bir ayran aldım. Büfeci için terli, kafasında lamba olan çantalı bir koşucu gece saat 02:00de şaşırtıcı değildi. Kim bilir neler görüyor? Antrenmanım kısa bir uzun olmasına rağmen 15 saatlik normal bir işgünü üzerine başlamak ek bir stres katmıştı. 2 saatten fazla koşup bir şeyler yemek, mideyi değişik yiyecekler almaya ve ardından rahatsız olmadan ilerlemeye devam etmeye zorlamak… Mont Blanc’ın çevresinde 168km’yi tamamlarken defalarca yapmam gerekecek. Pilavcıda yarış hissiyatı ile 6 dakika kaybedip tekrar yola düştüm. Aldığım suyu matarama boşaltırken mola sonrası alışma yürüyüşünü yaptım. Artık gayet yavaş koşuyorum. 2 hafta önceki kalf sakatlığımın izleri yokuş yukarı koşmaya çalışırken ortaya çıkıyor. Quadlarım hızlı inerken ağrıyor…
Balmumcu yokuşu üzerinden eve geldiğimde 3:16 ve 27.05km, 788mt toplam tırmanış değerlerini kaydetmişim. İlk bakışta oldukça yavaş, 8 tur park patikası ve diğer iki yokuşun etkisi büyük. Uzunlarımda yarışmayacağım kendimle, is yorgunluğu ile sakatlık hep kapıda bekleyen bir risk.
2012 yaz yarış takvimim de kafamda oturdu:
9-16 Temmuz Run Fire Cappadocia – Antrenman
19-20 Temmuz DASK Anadolu Dağ Maratonu (ADAM)-Antrenman
31 Ağustos – 2 Eylül The North Face Ultra Trail du Mont Blanc – Hedef Yarışım
Hızla akan zamanı iyi kullanıp hedeflere ulaşma ve deneyimlerle zenginleşerek geri dönmek dileğiyle…