Team Ultra Trail Runner, Bakiye Duran ve Faruk Kar’ın başını çektiği patikada uzun koşan ve koşturan bir koşucu grubu. Team Kronos olarak Türkiye’de ilk patika koşu yarışlarını başlatan ekip sonra TUTR olarak ultra mesafe koşulara odaklandı. Bakiye Duran ve Faruk Kar ile yıllardır yarışlarda beraberiz, UTMB 2011 organizasyonunda TDS parkurunda beraber mücadele ettik. Her ikisi de çok güçlü atlet, mütevazı ve örnek insanlar. Hedef patikamız 2012’de de aynı, UTMB kurasından beraberce çıktık.
Benim için bu etkinliğin birden fazla anlamı vardı. Her şeyden önce, organizatör Caner’in katılabileceği az sayıda patika organizasyonundan biri, üstelik işlerin rahat olduğu dönemde! Ultra mesafe etkinliği ülkemizde çok az ( ADAM ile beraber 4 organizatör ve yılda 4-6 koşu!). Antrenmanları motive etmek için bu tip ufak ya da büyük yarışlara, koşulara katılmak gerek. 2 gün öncesinde UTMB 2012 kurasında şanslı top çıktığı için, antrenman sezonunu açmam lazım! Eşim Hande’den de Pazar sabahı yarışmama izin çıkınca sabah erkenden kalkıp yola koyuluyorum. Esasına bakarsanız, iş ve aile yoğunluğu derken istekli ve plansız gidiyorum. Eşya hazırlamayı sabaha bıraktım, Garmin Forerunner 305imi almadığımı yolda hatırlıyorum… Acaba başka neler eksik?
Beşiktaş’tan Alper Dalkılıç, Elana ve Mustafa Kızıltaş’ı alıp gözün sevdiğimin açık İstanbul yollarında 20 dakika sonra Çekmeköy Doğapark arkasındayız. Alana varan 2. araba olarak soğuğa çıkmak yerine araç içinde biraz sohbet ediyoruz. Sanki biz çıkmazsak organizasyon iyi havayı bekleyecek? Kayıt masası kurulurken son hazırlıklarımızı tamamlıyoruz. Deneme antrenman koşusu için göğüs no dağıtılıyor, parkuru haritası isteyenlere veriliyor.
Katılanların bir kısmını tanıyorum, büyük bölümüne ise göz aşinalığım var. Yaş ortalaması yüksek, maraton ve yarı maraton mesafelerine aşina insanlar. Büyük bölümü yanına çanta almamış. Uzun ultra hazırlıkları yapanlar sırt çantalarını hazırlıyor, mesafe kısa olduğu için bel çantası ve el suluğu alan da var. Hedefim UTMB olduğu için bütün uzunlarımı çantalı yapmaya karar verdim. TNF Enduro 13üme biraz da ağırlık olsun diye giysi ve gerekmeyecek malzeme yerleştirdim. Çantama .5 ve .7 ltlik iki şişe aldım, 1 tadımca bar, 1 jel, 1 GU çiğneme şekeri, yarım paket eti form (açlık krizine girersem tokluk sağlasın diye) aldım, çantamın cebinde de bir tablet fruktoz buldum. 30km için bu kadar yeterli olmalıydı.
Kıyafetim altta tayt, üstümde kısa ince içlik üzerine uzun kollu içlik, onların üstüne. Çok hafif bir rüzgarlık yelek, üstüne yarım fermuarlı bir windstopper dış katman.
Çantamda Goretex ceketim (ağırlık olarak ) yedekte. Ellerimde ince eldivenler, boynumda bir boru bandana( elbette Geyik Koşuları NARRım) ve TNF koşu şapkam. Ayakkabı olarak çamur uyarıları sebebiyle VJ irocklarımı giyiyorum, çok ince sentetik çoraplarımın üstüne neopren koşu çorabı giyerek ayakları sıcak tutmaya karar verdim. Bu ayakkabı ve çorabı hiç bu kadar uzun mesafe kullanmamıştım, günün sonunda memnun ayrıldım.
15 dakika gecikmeli, topluca start aldık. Sevgili Aykut Çelikbaş ile beraber başladık. Onunla Ultima Frontera 160′a beraber katılmıştık, biz Ilgaz’la 80 yaparken o ilk ultrasında 160 tamamlamıştı. Start ister istemez hızlı tempo getirdi. Nispeten düz ilk kilometrenin ardından uzun bir yokuş inişinde irocklarım buzda iyi tuttuğu için yerçekimiyle hızlanıp tekrar tırmandım, sonra hız düşürüp Aykut’u bekledim.
Uzun koşarken yanınıda bir yoldaşınızın olması sizi çok rahatlatıyor. Herşeyden önce, yanlız olmak yerine beraber olmanın verdiği bir güç var. Paylaşmak… Zihninizi meşgul edecek birçok içeriği konuşarak veya sessiz arkadaşlığı ile sağlıyor. Zihinin mesafeye asılmasını kolaylaştırıyor… Hoş, sızlanan partnetini terk eden ultracı hikayeleri de var… Benim başıma daha gelmedi.
Parkura dönersek;
İlk kilometreler sert sayılabilecek orman yangın yollarında başladı. Km4 gibi kısa orman patiklarına girdik, km5 civarındaki orman tomruk deposunda işaretleri kaybettik. Aykut 150mt önümüzdeki 5 kişilik ekip içinde Çekmeköy ormamının gediklilerinden Umut’un olduğunu söylediği için işaret bakınmadan onları takip ettik, sanırım 700-800metre fazlamız oldu. Km10 civraındaki rampayı çıkarken rakamızdan 3 kişi yetişti. En önde olduğunu sandığımız Mustafa Kızıltaş, Akın ve Mehmet, meğer orman deposunda bizden fazla kaybolmuş. Bir süre beraber koştuk, sonra herkes temposunda, biz geride kaldık. Ara ara sohbet ederek çok keyifli bir parkur gidiyordu. Kendimi güçlü ve rahat hissediyordum. Devam etsem mi? Kasım sonunda diz ağrısı sebebiyle uzun (20+) koşmayı bırakmıştım, dizimi sakatlamadan tamamlayabilir miydim? Ben bunları düşünürken km12, km15… Bakiye’nin bahsettiği 12k civarındaki bir dönüşü görememiştim… O zaman önüne bak, temponu ayarla Caner dedim…
Km19, kısa bir çamur etabını geçtikten sonra dizim hafif ağrıdı… Bu kötü, Aykut’a temposuna devam etmesini söylerken km20 de çamura girdik… 4km boyunca belki %50 yürümek zorunda kaldık. Bu iyi geldi, çamuru çiğneyerek yürümek. Zemin temiz oldugunda kosuyoruz. 30metreden uzun rampa gordüğümüzde yürümeye dönüyoruz artık. Hızlı gitmeyi değil, sonuna kadar gitmeyi planlıyoruz.
Yokuslar artık daha dik gelmeye başladı. Hızımız dustu. Km30 civarında feci dik ve çamurlu bir etabı tırmanırken tanıdık bir ses duyuyoruz yukardan “burayı çıkmayın, yandan dolaşın”. Sevgili Bakiye arazi aracıyla ara noktaya gelmiş.
Rota işaretini de görüp rampayı yumuşatan yoldan yanına tırmanıyoruz. İkram ettiği ekmek ve peynirden az alıp devam ediyoruz. Ben henüz su ikmali almıyorum, Aykut 2. Bir 330ml şişe alıyor.
Bu noktada bir hatıra fotoğrafı çekerken yorulmaya başlamış IT uzmanı BBme iPhone muamelesi yapınca fazladan 1 dk oyalanıyoruz, dakikayı sonra hatırlayacağız.
Bakiye yokus bitti diyor ama plaja inmediğimiz de kesin, 5km sonra baslayan hafif rampanın 3-4km süreceğini bilen Aykut beni uyarıyor. Sizi bekleyen profili bilmek gerçekten önemli, enerjinizi planlıyorsunuz. Bu etapta hızlı olmasa da kesintisiz bir jog tutturuyoruz. Biliyorum ki vites küçültürsem bir daha hızlanamam, büyütürsem tükenir, yanarım… Zorlandığınız ama devam ettirebildiğiniz bir tempo. Sohbet ile tırmanıyoruz. 3,5 saatlik besin alıp çıktım yola ve süreyi devirdik. Artık karnım aç, daha doğrusu aç karnına yürüyen ve Eti form suntasının üstüne su için bir ejdeha oldum. Bu gibi zamanlarda kendime ödül yemekleri seçerek açlık duygusunu bastırmaya çalışırım, değişik yemekleri değişik şekillerde servis eder, farklı sıralarda yerim. Pilav ayrandan yarım kiloluk hamburgerlere gidebilir bu fantaziler. Kanımca yoğun efor sonrası toparlanma için çok faydalı olacağı için gayet de masumlar:) Bencil bir insan olmamak için Aykutla paylaştım, beraber lokasyonlar düşünmeye başladık her bir beslenme fantazisi için. Kendisi gayet soğukkanlı ve sakin biri olduğundan iştahını kabarttığımı o sıralar fark etmemiştim. Meğer km takip edemediğim için biraz erken başlamışım. Km39 gibi önümüzde 2 kişi gördük, yaklaşık 3 saat sonra gördüğümüz ilk koşucular. “Tavşan” algısı ile yavaş yavaş hızlandık, onlar da. Biz bu arada 5:00 zamanını yakalamayı konuştuğumuz için Aykutla tempoya devam ettik. Son 2kmye girdiğimizde hedefimiz için gerçekten tempo gerekiyor. Konuşmadan hızlanıyoruz, yokuşlarda da tempo… Orman yolu çizgisinde Aykut düğmesine basıyor: 5:00:17, bilin bakalım bir birimize dönüp hangi anı hatırlıyoruz?
Deneme koşusu ama madalyalar yapılmış. Hem de parkurun ilk (hava patlamadan önce) planlandığı 60km mesafesi için. Hızla insan kılığına dönüp kısa sohbetler ediyoruz. Hava ayaz (2 derece) biz açız, ne giyersek giyelim üşüyoruz. Ben toparlana için ilk kez arabadaki Can Berk sütlerinden iki kutu içiyorum; protein ve şeker! hep yapacağım. Aykut yanıma gelip “Nerde yemek yiyoruz?” diye soruyor. 15sn sonra onun araç navigasyonuna McDonalds mesafeden kaybediyor ve Çekmeköy Burger King’e doğru yola koyuluyoruz… Bir sonraki koşum için bana recovery kuponu verirler umarım, birer Tripple Whooper menü ile hem gözümüzü hem karnımızı doyuruyoruz…
Parkur ve Genel Değerlendirme
5 saatte 45km. irtifa 1005mt (açıkcası zemin daha fazlaymış gibi hissettirdi.)
Zemin %50 temiz-normal, %30 orta-kaygan, %20 çamur-yorucu.
Zemin %78 düz, %22 teknik (çamur dışında, az orman patikasında çok kısa düzgün basılamaan etaplar var)
Zemin yapısı genelde sert orman yolu, %40-50 sert yol.
Çekmeköy’ün kışı, çamura rağmen yazından daha iyi geldi bana. Yazın çok toz duman oluyor, özellikle ATV ve motokross geçtiğinde… Kuru bir haftanın ardından çamur da azalacaktır sanırım.
Zemin basışı rahat olduğu için hızlı koşulabilen bir parkur (yapışkan çamurlar hariç). Uzun antrenmanlar için Aykut’la gelmeye sözleştik.
Organizasyon; ufak ama gerekli herşeyi içeren özverili bir şekilde yapılmıştı. Çekmeköy Belediyesi’ni bu etkinliklere kattıkları için 2 atv ile parkurda güvenlik ve su dağıtımları yapıldı. Göğüs numarası ve madalyalar birçok kişiyi motive etti. Parkur haritası verilmesi güzel bir detaydı.Fotoğraflar çekildi, hızla paylaşıldı:) Emeği geçen herkesin eline sağlık! Teşekkürler!
Katılan biçok kişi 6 Mayıs’daki 60K veya İznik Ultra Maratonu için hazırlık yapıyordu. İznik ve benzer parkurlar için mutlaka çanta (en azından bel çantası) ile koşma alışkanlığı geliştirmekte fayda var.
Bizim parkur Garmin datası Aykut’un arşivinden bu bağlantıda.