12 Ağustos Pazar günü UTMB öncesi son bir uzun antrenman yapmayı, bunu da olabildiğince uzun tırmanış ve inişlerle yapmak istiyordum. Lojistik olarak Kartepe’yi bu sene bolca beraber koştuğumuz Aykut (Çelikbaş) ile seçtik. Hem yolda ve parkurda yanlızlık çekmemek, hem de uzun koşularda ortak lojistik/bireysel tempo alışkanlığını geliştirmek için ufak bir organizasyon duyurusu yaptım. Geçen ay tanıştığım, bir proje için 3 ay İstanbul’da yaşayan Nicolas Carayon CCCye hazırlandığı için hemen kabul etti. Erkal Hascan ve daha önce sadece DMden sanal tanıştığım Bahadır Tuncay da.
Parçalı bulutlu bir sabahta Maşukiye’den koşmaya başladık. Rotamız 17km ve 1230m irtfa kazanımı ile The Green Park Oteli’ne, sonrasında detaylı çalışmadığımız yoldan irtifa alarak anten kulesine çıkacaktı. İlk 12,5km 1080mt irtifa vaat ettiği için hepimiz koş-yürüye hazırlamıştık kendimizi. Önce Bahadır arkada kaldı, sonra ben.
UTMB öncesi malzeme ve kıyafetleri test ettiğim için planladığım yarış çantamı alternatif cep ile, neredeyse tam malzeme ile taşıyordum. Bu rotada baton kullanışlı olmayacaktı ama ADAM hariç baton taşımadığım için kullanma veya taşıma antrenmanı olması için yanıma aldım. Yanıma öngördüğümüz 6 saat için az yiyecek almıştım, bunun da rezervleri tam doldurmadan devam etmeyi simule etmesini istedim. Yeni çorap kombinasyonumu denerken bir tek ayakkabılarım yarış papuçları değildi çünkü eldekilerle yarışamayacağımı fark edince daha dün almıştım. Ertesi gün 50km koşmak çok riskli olacaktı.
17km’lik asfalt ilk 2km çok dikti veya bana öyle geldi. Bir süre baton kullanarak koşmaya çalıştım, ama rahat edemedim. Daha fazla yoruldum. Zorlamaktan vazgeçip batonla hızlı yürümek ve koşmak arasında geçişler yaptım. Bu şekilde bir süre sonra 14-14.5km gibi Erkal’a yetiştim, beraber otele vardık. Bizden 4-5 dakika önce varmış olan Nicolas – Aykut ikilisiyle buluştuk. Otel büfesinden su alıp antene devam ettik. Nicolas önden fırlayıp dik tırmanırken onu görmeden araç yolunu takip ettik. Erkal geride kalınca Aykut’la zirve yapıp 25km tırmanışı bitirdik; aynı yolu geri inmeye başladık.
Otele yakın Aykut geride kalınca Erkal’a yetişip devam ettiğim kısa etap dışında 12km kadar yanlız koştum. Bu etapta kendi içimdeki tempoyu aradım, yorgun kaslar, ağrısam mı diyen eklemler ve binlerce aynı basıştan zonklayan ayaklara rağmen en hızlısını yapmaya çalıştım. Müzik playlistimin hızlı gitmeye kesinlikle uygun olmadığını, yeni kulaklıklarımın güzel çalıştığını tespit ettim.
Otoparka 7-7,5km kala, gökgürültülerinin çağırdığı yağmur bastırdı. Hafif yağmura rağmen antrenman olsun diye çantamı indirip yağmurluğumu giydim ki sağnak oldu indi. Ceket, iPod, kulaklık derken oyalandım ve Aykut yetişti. Kalan yolu artan trafik ve yolda oluşan minik sel akıntıları arasında en güvenli çizgilerden tamamladık. Zaman zaman bazı araçlar bize yol yardımı teklif etse veya yüreklendirse de, camın içinden genelde “deli mi bunlar” bakışları gördük.
Rota, 25km çıkış ve 25km iniş içeriyor. İlk 17 ve son 17kmler asfalt. Otelle anten arasındaki 8km yolun ilk 3ü düzgünce bir toprak yol. Sonra dönerek tırmanan zemin gitikçe bozulan taşlık bir hal alıyor.
Temponuzu iyi ayarlayıp gerektiğinde yürüyüş molaları verdiğinizde çıkış çok da dert değil. İniş daha yıpratıcı. Otele kadar zemini iyi kollamanız gerek. Asfalttaki iniş ise quadları, tabanları ve eklemleri yoruyor. İniş sırasında basışımın zorlandığını (değişik basmaya başladığımı) hissedince parmak ucu basış gibi farklı koşu stillerini denedim.
Hep düzde koşmaya alışıksanız, önce başka yokuşların tadına bakıp bu rotaya gelirseniz kesinlikle daha fazla keyif alırsınız. İnişte aman vücudunuzun sesini dinleyin. İnerken veya sonraki günlerde yapmanız gereken ek dinlenme yerine zorlarsanız sakatlık kaçınılmaz.
6 saate yakın rotada olmak üzere Beşiktaş’tan Beşiktaş’ta tam 12 saat sürdü. (yavaş sürüş ve sohbetli yemek dahil.)
Bu antrenmanı paylaşmamın sebebi sadece İstanbul’a yakın harika bir yokuş fırsatı sunması değil. Aynı zamanda, “Ortak lojistik ve parkur, münferit tempo” mantığını taşıyan çok hoş bir örnek olması. Grubun büyük bölümü birbiriyle koşmayı bırak (gerçek dünyada) tanışmıyordu. Bazılarımız yakın olsak da herkesin temposu ve gücü farklıydı. Daha kısa ve düz mesafelerde belki beraber koşabiliyorsunuz ama bu kadar uzun ve sert parkurda tempolar mutlaka ayrışıyor. Net tanımlanmış bir hat, ortak mekan ve zamanlarda anlaşıp herkes kendi antrenmanını yapınca hem bireysel gelişim, daha da önemlisi bireysel mutluluk artıyor. Sonrasında hep beraber yemek yiyip eğleniyorsunuz.Bizim yaptığımız da tam olarak buydu! Başka bir gün ve rotada tekrarlamak üzere…
Değişik uzun parkurlar ve antrenmanlar hoşunuza gidiyorsa Yıldız Parkı 6 Saat koşusu yazımı da beğenebilirsiniz.
Uzun koşular ile ilgili benzer rapor ve yazılarım:
Eco Trail Paris 80K Raporu
UTMB 2012: Bir dağın gölgesinde koşmak
DASK ADAM 2012yi Kazandık!
Yıldız Parkı 6 Saat koşusu
İznik Ultra Maratonu için Sıkça Sorulan Sorular ve Cevapları
Belgrad Ormanında Patika Parkuru: Geyik Koşuları
Team Ultra Trail Runner (TUTR) Çekmeköy Deneme koşusu 45km, 22 Ocak 2012
Göynük Patika Koşusu: Ali’nin Yolu
Ultima Frontera 160: Geldik, gördük, koştuk
I. Sigma Cam Çekmeköy 50K: Türkiye’nin ilk tek etap ultra patika koşusu
TDS Video hikayesi: Online Video Belgeselimiz
UTMB-TDS Raporu
Runfire Ultra 2012 arşiv yazılarım:
Runfire Ultra 2012 Değerlendirmesi
Runfire gün 6 – son etap
Runfire gün 5 uzun etap
Runfire gün 4
Runfire gün 3
Runfire gün 2
Runfire gün 1
Runfire canlı takip ve yayın, video linki.
Runfire yarış öncesi, sıfırıncı sayfa
Runfire Cappadocia Hazırlıklarım