Yeni yerler görmeyi severim, hele bir yarış bahane olmuşsa. Ama en güzeli, organize etmediğim,  kayıt olup yarıştığım bir yarışma için yeni bir yere gitmek. Seçim kriterileri ve oradaki zamanın bir kısmı kendi yarışlarımızı tanıtmak öncelikli olduğunda, al sana iş seyehati… İngiltere’nin kuzeyindeki Montane Lakeland 50 yukarıdaki çerçeveye tam oturan bir seyehat oldu. İznik Ultra 2014’ün bütün parkurlarını elit İngilizler kazanınca, Talk Ultra ‘da yerinde yarışı takip edip yazınca, ister istemez İngiltere’de oldukça geniş bir bilinirlik sağladık. Hafızalar tazeyken pazarlama yapalım ama nasıl diye düşünmeye başladım. İngiltere’de Fransa gibi binlerce binlerce insanın koşutuğu ultra maratonlar yok. Ulusal veya yerel, çok fazla yarışları var, birkaç yüz kişi boyuntunda genelde, bazıları bin veya üstüne çıkıyor. Montane sponsorluğundaki Lakeland 100 & 50 Ultra Trail Lake District yarışları, 100 ve 50 mil mesafelerinden oluşan, solo veya takım (2-3 kişilik) katılım imkanı sunan bitirme oranı düşük, prestijli bir yarış. Bu sene Lakeland 50 mil yarışı aynı zamanda Birleşik Krallık Patika Şampiyonası  olarak da atandığı için (evet, ayrı bir organizasyon yapmak yerine İngiliz Atletizm Federasyonu halihazırda organize edilen bir yarışı ulusal şampiyona ilan ediyor) oldukça kalabalık ve sıkı koşuculardan oluşan bir yarışmacı listesi var. 100 mil yarışında toplam 350, 50 mil yarışında ise 850 civarında kayıtlı koşucu vardı. İznik’te podyum yapan Marcus Scotney, Jo Meek ve Tracy Dean de Lakeland 50 yarışmacılarıydı. En mantıklı tanıtım yeri kesinlikle bu yarış olacaktı!   Kayıtları aylar öncesinde kapanmış olan yarış için ikili ilişkilerle bir yer bulup kayıt oldum. Hızla yolculuk ayarlamaları ve bir yandan da İznik Ultra 2015 rota ve tanıtım detaylarını çalıştık.

Göller Bölgesi
İngiltere’nin kuzeyinde, İskoçya sınırındaki Lake District (Göller Bölgesi) tam anlamıyla bir açıkhava sporları cenneti. 800 metreyi geçmeyen, çoğun 200-400 metre rakımda yüzlerce tepe, aralarında irili ufaklı onlarca göl var. Göllerin bir çoğunda yelkenliler ve kanolar, vadilere yayılmış köy ve kasabaları birleştiren patikalar, tırmanış rotaları olan kayalıklar, altyapısı olan kamp ve karavan alanları, her köyde geniş yeşil alanlar ve çocuk oyun alanları…Yerleşim yerlerini birleştiren dar 2 şeritli yollar. 2001de İskoçya’da gördüğüm manzaranın tekrarı. Bizde Karadeniz yaylalarına asfalt yol yapan, yüksek kasabaların yolunu genişleten yerel yöneticilere selam olsun! Hele hele onların birçoğnun benim ödediğim vergilerle Lake District ve Alpler gibi menzillere “kendilerini geliştirmeleri” için gönderildiğini düşündükçe…

Bölgede dolaşırken kartpostalların içine girmiş gibisiniz.

Bölgede dolaşırken kartpostalların içine girmiş gibisiniz.

Montane Lakeland 100 (ve 50)
2008 yılından beri yapılan etkinlik Epic Events tarafından organize ediliyor. Şirket yıl içinde 15ten fazla triatlon, yüzme, biisklet ve koşu yarışı düzenliyor. Lakeland 100 parkuru, 169km (105mil) ve 6850 metre tırmanış/iniş içeriyor. Parkurda hiç işaret yok.

Lakeland Haritası F: Ian Corless

Lakeland Haritası F: Ian Corless

Harita, yol kılavuz kitapçığı ve isteyenler GPS verisi kullanarak yol buluyorlar. Ayrıca zemin oldukça bozuk. Lake District bölgesinde normal bir yaz gününde yağmur atıştırmasını beklersiniz, kimi zaman da şiddetli yağış olabiliyor. 40 saat zaman sınırı olan bu parkurun başarı istatistiği ortalama olarak %35. (2014te %65 ile istisnai sene yaşandı). Lakeland 50 parkuru, ana rotanın son 80 km üzerinde koşuluyor. Aynı navigasyon, zemin ve iklim şartlarında, 3100 metre irtifa değişimi içeriyor. 24 saat zaman sınırı olduğu için yürüyüşçülerin de tamamlayabildiği bu yarışın hafife alınmaması gerektiği kesin.

Lakeland 50 mil (80km) yarışı yükseklik profili

Lakeland 50 mil (80km) yarışı yükseklik profili

Not: Fotoğrafların çoğunu kendim çektim, koşarken zamanla yarış devam ettiği için bir kısmında hatalar var. Başkalarının çektiği fotoğraflar F: notu var. 

25 Temmuz – Kayıtlar ve Stand
Önceki gece vardığımız Coniston’da sabah uyanınca doğrudan yarış merkezi olan okula taşındık. Hızla yarış direktörünü bulup gösterdiği tanıtım köşesinde panomuzu ve broşür dağıtma standımızı kurduk. Yarışlarda broşür dağıtmak, kayıt çıkışında broşür almak alışkanlık gibi görünmüyordu. Bu sebeple yarışmacı zarflarına broşür atmak için izin alıp kapalı zarfları açıp içine birer broşür attım.

Caner kit zarflarına broşür atarken.

2014-aktif-pazarlama

Emre kayıttan çıkan herkesi adam adama markaja alıyor.

Bu sırada Emre de kayıt koridorunun çıkışındaki panomuzun yanında elden dağıtım ve bire bir sohbet işini halletti. Öğlen olduğunda zarflamayı bitirmiştik.  “Türkiye’deki yarışımız” cümlesini 3 senedir kuruyoruz. İnsanların reaksiyon ortalamaları her sene daha olumlu, daha sıcak. Gitikçe daha fazla insan duymuş oluyor. 3-5 kişinin yıllardır inatçı çabaları yavaş yavaş meyve verecek. Yurtdışına giden her koşucu arkadaşımızın mutlaka çeşitli yarış broşürleri götürüp aktif dağıtması, anlatması çok ama çok önemli. Türkiye’nin CNNdekinden farklı bir ülke olduğunu anlatmamız gerekli.

Bu arada kendi kayıt işlemlerimi de hallediyorum kalabalıklaşmadan. Malzeme kontrolü, tel numara kontrolü, kit teslim, çip teslim ve tartılma (her koşucunun çantasız ağırlığı göğüs numarasına yazılıyor) masalarını 6 dakika içinde geçiyorum. Endurance Shop yarış dükkanında biraz bakınıp kendime sonraki yarışlar için yiyecek satın alıyorum.

Öğleden sonra biraz dinlenip kendime kamp alanında çadır kurdum. Bulabildiğim 3 günlük tek konaklama 8km (taksiyle 20dk, dolaşan otobüsle 1 saat  mesafe) olduğu için iptal etmiştim. Coniston’daki konaklamamı ise hostel-çadır-hostel olarak kesinleştirebildim. Bu gece kamp gecesi!

Ufak çadırımı stratejik bir yere koyup hemen afiş astım.

Ufak çadırımı stratejik bir yere koyup hemen afiş astım.

Konaklama tesisi

Okulun arkasındaki futbol ve rugby sahaları 50 metreye 100metre ebatlarında.

Akşamüstü itibarıyla tamamen dolan kamp alanında araçlar ve çadırlar muntazam kuruluyor. Kaba bir hesapla 300-350 çadır 25 kadar karavan var! İngiliz kamp kültürünü tanıyarak dolaşıyorum. Köyün konaklama kapasitesinin 10 katı vatandaş nasıl konaklatılır? Köyün okulunun alt yapısı kullanılarak. Düzgün duş ve tuvalet, ortak kullanım muslukları, atık ve çöp toplama hizmeti, yiyecek servisleri… Bizde benzer kuruluma ihtiyaç duyan bir yer aklınıza geliyor mu?

Lakeland 100 startı bu akşam. Öncesinde brifing var. Önemli kuralların da vurgulandığı brifing %60 motivasyon ağırlıklı. Katılanların çoğu 6-7 aydır burada 170 km koşmaya maddi ve manevi olarak hazırlanıyor, günün sonunda ortalama bitirme oranı %30. Yani her 3 kişiden 2si başaramayacak! Rahatsız edici olmalı. Dinlenmeye çekiliyorlar. İngiltere’de yaşayan Türkler’den Osman Kömürcü de 100mil koşacak. Saat 18:00de 100mil startı için buluşuyoruz. Sade, akıcı bir start ile herkes gazasına koşuyor. Biz dağılmayıp çocukların 1mil (1600m) koşusunu izliyoruz. Ailele katılımı, çocukların büyüklerin organizasyonuna katılması harika. Bir çok aile, bir ebeveyni yolcu etti, diğeri çocuğu koşturuyor. 50ciler cümbür cemaat katılıyor.

Soldan Sağa: Marcus Scotney > Jo Meek > Caner, Tracy Dean > Caner

Soldan Sağa: Marcus Scotney > Jo Meek > Caner, Tracy Dean > Caner

Marcus, Jo (ve eşi Jon), Tracy akşamüstü geliyorlar. Onlarla sohber ve pano önünde fotoğraflar çektiriyoruz. Malzemelerimi hazırlayıp dinlensem iyi olacak.

26 Temmuz – Start
50 Mil yarış programı 8:30 brifing, 9:20 start alanına otobüs kalkışı, 11:30 Start. Yedi gibi kalmama rağmen kahvaltı ve hazırlanmakta ağır davranıyorum. Yarışmaya zihinsel olarak tam hazır değilim, kendimi iteklemeden, zihnimi hazırlamaya çalışıyorum. Yarış brifingine geç kaldığım için salona giremiyorum, kapı ağızıdan da birşey anlaşılmıyor. Açıkhavaya çıkıp son ayarlamalarımı yapıyorum, belki böylesi daha iyi. Otobüslere binilecek, kendimi yanlız hissetmemek için Jo ve Jon Meek ile aynı otobüse biniyorum. Yolda ve alanda sohbe ediyoruz.  Jo çok mütevazi, çok samimi bir kadın. Çelik kadar sert ve azimli. Yanıma oturan Belçikalı Rudy ile de arkadaş oluyoruz. Ultra maraton enteresan bir disiplin. Ne kadar fiziksel güçlü olduğun yetmiyor, zihinsel olarak güçlü olman çok önemli. Start öncesi zihnimi rahatlacak arkadaşlık ve eşliklerle zihinsel enerji ekonomisi yapıyorum. Kendimi güvenli sularda tutuyorum. Nasılda birkaç dakika sonra tek başıma mücadelede olacağım.

50 mil start noktası, 100 mil yarışının 9. Kontrol noktası olan Delamain (CP8). Start alanı bir çiftliğin yakınındaki çayır.Beklerken 100milciler kontrol noktasına geliyor. Kimi güçlü, kimi bitap. 15 saatte yollarının yarısını aşmışlar, kalanı beraber gideceğiz. Alkışlıyoruz her birini.

100 mil koşucusu alkışlarla kontrol noktasına geliyor

100 mil koşucusu alkışlarla kontrol noktasına geliyor

Delamare LL100cülrin orta noktası ve buraya eşya çantası gönderebiliyorlar.

Delamain LL100’cülerin orta noktası ve buraya eşya çantası gönderebiliyorlar.

Start alanına SPORTident çip kontrolü yaparak giriyoruz, ben hemen öne yaklaşıyorum.

Pre-Start Selfi: Arkada Delamain kontrol noktası

Pre-Start Selfi: Arkada Delamain kontrol noktası

Start takının altında dizilmek hep kıpır kıpır yapar beni.

Start takının altında dizilmek hep kıpır kıpır yapar beni.

İlk 500 metre.

İlk 500 metre.

İşaretle ileri atılıyoruz. Elit sporcuların hemen arkasındayım. Sakin başlıyorlar, hafif yokuş yukarı çıkıyoruz. Rotanın tek işaretli bölümü bu ilk 1-2 km içinde aralıkla 40cm yüksekliğinde tel çubuklara tuturulmuş kırmızı bayraklar var.

Yarışın başından sonuna yeşil bir doğa, koyunlar, taş veya ahşap çitler göreceğimi henüz bilmiyorum.

Yarışın başından sonuna yeşil bir doğa, koyunlar, taş veya ahşap çitler göreceğimi henüz bilmiyorum.

 

Bir tur atıp Delamain’deki izleyicilerin alkışlarıyla devam ediyoruz. 18 km.lik ilk ayağın üçte biri bittiğinde “Göller Bölgesi” adının anlamını keyifle öğrendiğim harika manzaralar başlıyor.

 

Ullswater Gölü manzaralı koşuyoruz.

Ullswater Gölü manzaralı koşuyoruz.

lakeland50-ullswater

Ullswater’ın genel görünümü

Ufak iniş çıkışlarla genelde hızlı koşulabilir zeminde koşuyoruz. Ullswater gölü ayaklarımızın altında.

Rotada hiç işaret yok demiştim. Gerçekten yok. Garmin 305imdeki rotayı takip ediyorum. “Course” olarak yükledim. Garmin310xt içinde de yedek olarak var, pili biterse onu devreye alacağım. Sol kolumdaki 310xt’yi yarış bilgisayarı olarak kullanıp, sağ kolumdaki 305’ten iz takip ediyorum. Yarış kitinden çıkan haritaya biraz baktım, road book’u (rota anlatım kılavuzu) ise çok üstün kötü okudum. 17.5km civarında izde bir sağ tarafa girçık ardından sola devam görüyorum. CP.ler GPS izinde işaretli değil. Rota kılavuzu sırt çantamın içinde, çıkartmaya üşeniyorum. Rotayı başka bir yarışmacıdan yükledim. “Burada yolu şaşırmış olmalı” diye düşünüp sağa dönmek yerine sola devam ediyorum. Rampa yukarı 100 metre tırmandım ki gariplik var. 30sn önümdekiler nerde? Arkamdan gelenler nerde? Bakıyorum arkadan bir hanım tırmanıyor, bu kadın yarım saat önce beni geçmemiş miydi? Yetişmesini bekleyip rotayı danışıyorum. Bingo! Sapakta sağa dönmeliymişim, konrol noktasını atladım… Hızla geri iniyorum.

Howtown Kontrol noktası. Evet biraz paçoz.

Howtown Kontrol noktası. Evet biraz paçoz. Bu kadraja göre sol tarafta L olacak şekilde 4 masa daha var.

Howtown, ufacık kontrol noktası. Demin beraber koştuğum herkes çıkıyor. Bu gerginlikle şişeleri doldurup 2 avuç yer fıstığı alıp devam ediyorum. Oysa hava çok sıcak ve biraz damaklarım kuru…

En uzun tırmanışa doğru. Rota genelde vadi tabanlarındaki korunaklı patikları takip ediyor.

En uzun tırmanışa doğru. Rota genelde vadi tabanlarındaki korunaklı patikları takip ediyor.

Demin 150 metre tırmanıp indiğim yolu geri çıkıp manzaralı patikalara geri tırmanıyorum. Acelecilik devam ediyor. Sonraki noktamız Mardale Head. En uzun tırmanış ve ardından uzun bir iniş.

Burada her tırmanışın bir manzara mükafatı var. Ayrıca squadlarınız yeterince güçlüyse uçarak aşağı inebilirsiniz.

Burada her tırmanışın bir manzara mükafatı var. Ayrıca quadlarınız yeterince güçlüyse uçarak aşağı inebilirsiniz.

Yokuşu inip dar patikaya giriyoruz. Bir süre sonra kıvrılarak iniyor ve zemin kayrak benzeri granit olacak. O bölümde pilim bitmiş olacağı için foto yok.

Yokuşu inip dar patikaya giriyoruz. Bir süre sonra kıvrılarak iniyor ve zemin kayrak benzeri granit olacak. O bölümde pilim bitmiş olacağı için foto yok.

Haweswater gölüne hakim yamaçtan iniş harika ve hızlı. Göle paralel uzanan patikaya girdiğimizde zemin sertleşmeye başlıyor, eğrelti otları arasında incelik patika bazen kıvrım kıvrım. Hedefime kilitlenmişim ama 15.2km olarak yazılı ayağı 10km diye aklıma yazıp bütün suyumu erkenden bitirdim, daha da kötüsü zihnimde rotayı bitirdiğimde daha yolun %30u bekliyordu. Zemin bozuk taş bir patikaya döndü, öğleden sonra 15:00 civarı, güneş kavurmaktan öte. Bacaklarım kalkmıyor, midem garipleşti, başımda bir gariplik var. Sağ dizimin içi ağrımaya başladı. Tam  kabus bir durum. Zira farkındayım ki dehidrasyon (sıvı azlığı) ile beraber sıcak çarpması başlangıcı belirtileri gösteriyorum. Oysa daha geçen hafta İstanbul’daki Raidlight sunumunda sevgili Dr. Muazzez Özçelik’in anlatımını dinlerken  içimden “çok şükür daha koşarken hiç sıcak çarpmadı, çok iyi önlem alıyorum” diye kendi kendimin egosunu sessizce okşamıştım. Allah’ın sopası yok, o da beni böyle okşuyor…

Hızımın düşmesine izin veriyorum. Harekete devam etmek ve az ısı üretmenin dengesini kurmalı, kendimi serinletmenin yolunu bulmalıyım. İnce sular sızıyor topraktan, dizimi ve başımı ıslatıyorum. Bunları içmeye cesaret edemiyorum. Etrafta o kadar çok koyun otluyor ki, sanırsın İngiltere’de  (Londra dahil) insandan çok koyun var. Ufak ama hızlı akan bir dereye yanaşıp kendimi iyice ıslatırken yarım bardak da su içiyorum, biraz Eti canga ısırıp devam ediyorum. Mardale Head şu yokuşun ardında olmalı… Bu yarışta her kontrol noktasını ayrı bir ekip/kulüp işletiğini okumuştum, ilk noktam olan CP9* pek bir paçoz olduğu için olayı henüz anlayamamıştım. Delamare Spartans koşu kulübün işlettiği CP10’a yaklaşırken bile motive oluyorum. (Organizasyon heralde her noktanın tek IDsi olsun diye, Lakeland 100 yarışına göre kontrol noktaları (CPler) numara vermişti. Ben de o şekilde kullanacağım)

 

This is Sparta! Spartans Never Surrender! Ahanda budur...

This is Sparta! Spartans Never Surrender! Ahanda budur…

Ulan ben Spartalıların gerçekten yaşadığı topraklardan geliyorum, hiç teslim olur muyum?

CP10 - Mardale Head, by Delamain Spartans

CP10 – Mardale Head, by Delamare Spartans

Noktada 20 dakikaya yakın oturuyorum. 600ml havuç çorbası, 1 adet Chia cake, 300ml adet sütlü çay, 400ml kola ve 300ml su içip bolca cips tüketiyorum. Spartan kulübü aidiyetine çok önem veriyor, 5-6 yaşındaki çocuklar da kulüp tshirtü giyiyor. Bu arada 20ye yakın Spartan’ın adı bir panoda yazılı, 50&100 yarışlarındalar.

Çadırdan çıkınca, batonlarımla rotadaki 9 ana tepenin en büyük ikinci ancak en sert eğimlisine başlıyorum. Muazzez’in sesi kulaklarımda “Vucüt sıcak çarpmasından yavaş toparlar, zaman gerekir”. Sabırla tempomu yavaş yavaş arttırıyorum, tırmanmayı severim.

Lakeland 50 yarışında dik bir tepeyi Leki Micro'larla tırmanırken ben. F: Paul Daly

Lakeland 50 yarışında dik bir tepeyi Leki Micro‘larla tırmanırken ben. F: Paul Daly

Zirvede kısa bir yan geçişten sonra aynı diklikte yer yer taşlı patikada aşağı inmeye başlarken tedirginim: Ya demin yoklayan diz ağrım canımı sıkarsa? Batonları kullanmayalı neredeyse bir sene olduğu için yarışın başında hatırlamaya çalıştım, artık yeni Leki Micro batonlarımı vücudumun uzvu gibi kullarak dört ayaklı bir mahlukat olarak hızlı inebiliyorum, insanları geçe geçe.

En sert inişte zemin bozuldukça bozuldu.

En sert inişte zemin bozuldukça bozuldu. Yol değil kuru dere yatağı mübarek.

Yamaçta alçaldıkca zemin taşlı bozuk bir zemine dönüyor. Fındık, ceviz, elma, kavun. Her ebat taş ayak tabanına batıyor, biraz daha dikkatli sekerek iki yanı taş duvar yoldan iniyoruz. The North Face Ultra Trail ayakkabılarım bu kadar köşeli taşlı zeminde zorlanmaya başlıyor. Vadiye iner inmez tekrar tırmanıyoruz. Tırmanışı bitirdiğimde çok heyecanlanıyorum: hayatımda ilk kez 39 küsür kilometredir koşuyorum ve çiş yapmadım! Genelde iyi veya fazla su içer, bol bol çiş molası veririm. Durmamak iyiymiş (ama bir de dehidrasyon olmasa), PB yaptım vs derken 40. kmde duruyorum. Bu heyecanla sapak atlayıp 100m fazla gitmişim, geri dönüyorum.

cp11-kentmere-smooties

Smootie’ye gel!

cp11-kentmere-montane

Kentmere’deki CP11 (benim 4. noktam, km 43) köyün çok amaçlı binasında. Montane ekibinin işlettiği bu noktada makarna ve meyveli smootie olması çok motive edici. Haydi, yarısı gitti, yarısı kaldı.

İngiltere’de sahipsiz arazi yok. Tom, Jack, Lord X veya Kraliçe, mutlaka bir sahibi var. Heryerin sahibi var ama kimse arazisi çeviremiyor, girilmez kılamıyor. Tarlalar, bahçeler, otlaklar tahta, tel çitlerle veya taş duvarlarla çevrili, ancak pakitalar bunlara geldiğinde insan geçebilir hayvan geçemez geçit ve kapılar var. Yarış kuralları, kitapçık ve brifingte sürekli kapıların kapatılması gerektiği vurgulanıyor. Kapıları açmak bazen yorucu. Kimi uyanıklık yapıp kapıdan önce arkana geçiyor 3-5metre, böylece sen durup açıyorsun o hafif hız kesip devam ediyor. Kimi daha centilmen, öne geçip açıyo, tutuyor, “ Next yours – Sonraki senin” diyiyor.Rotanın bu bölümünde taş duvarlar arttı. Taş duvar üzerinde kapı çok nadir, onun yerine duvara gömülü basamaklar var. Bir grup inerken arkadan sesleniyorlar nereye diye, ilk taş duvar merdivenimizi dördümüz birden atlamışız.

 

İki yüksek duvarın arasında koşarken işaret olmadan hangi merdivenli kapıdan döneceğini bulmak bazen hiç de eğlenceli değil.

İki yüksek duvarın arasında koşarken işaret olmadan hangi merdivenli kapıdan döneceğini bulmak bazen hiç de eğlenceli değil.

Hava bizim memlekette 20:00de karanlık, buralar kuzeyde ve 22:00ye kadar hala aydınlık. Ambleside kentine iniyoruz. “Lake District’in Chamonix’si” demişti Emre, geçen sene Ian Corless’le recce (tanıma turu, genelde rotayı parçalara ayrırarak 2+ gün içinde yapılır) koşusu yapmışlardı. “Ambleside girişinde dikkatli ol, rota şehirde dolaşıyor”. O zaman şu önümdeki buraları bilen birisi gibi takip edeyim onu. Dedim. Garmin 305 pil zayıfladı uyarısı verdiği için 20 dakina önce kapatmıştım. Karanlıkta güce ihtiyacım olacak. Derken benim amca ana patikadan çıktı, ben peşinden sola girdim,  harika bir manzara görüp fotoğraf çektim. Sonra devam ki, şehrin içindeyim. Sağa mı, solamı, göl kenarına mı? Yürüyüşçü kızlara sorunca bir koşucunun sağa gittiğini öğrendim, yavaş yavaş devam ettim, 150 metre sonra ne önümde ne arkamda kimse yok, aç GPS’i. Bingo 2. Rota yukardan paralel gidiyor. “Aradan çıkar mıyım?” sorusunu sormamla gerisin geri dönmem bir oldu. Sonradan baktığımda 600 metre ve 50m dikey hata yapmışım. Bu fotoğraflar ve İngiliz evleri arası alt yapı inceleme turu ödülüm oldu:

 

Ambleside'da hata yapıp indiğim yerde dayanamayıp çektiğim bir manzara

Ambleside’da hata yapıp indiğim yerde dayanamayıp çektiğim bir manzara

Şehrin sokaklarında alkışlarla kontrol noktasına vardığımda 54km geride kalmıştı. Artık drup oturduğunda “Neden ama Neden?” sorusu çınlıyor kulaklarımın arasında. Hemen ye iç devam et Caner.  Bacakların soğuması ısınması ile baş edebilirsin, ama zihnin soğuması tehlikeli. Çay elimde yürümeye karar veriyorum.

Lakeland 50 mil yarışında kontrol noktası çıkışında bir elimde çay, diğer elimde Microlar. F: Micheal Hosking

Lakeland 50 mil yarışında kontrol noktası çıkışında bir elimde çay, diğer elimde Microlar. F: Micheal Hosking

Yarış öncesi yaptığım zaman programına çok yakın gidiyorum. Acaba 12 saatte biter mi? Bitirme zamanı neyse de, şu gün ışığı bitmeden olabildiğince hızlı hareket etmeli, rotada olabildiğince çok adam görmeli… takip etmeli. İşaret yokki. Umak iniş çıkışlarla, çayır dere, göl manzaralarıyla devam ediyoruz. İki adaş Paul burada hayatıma giriyor, biri iyi koşuyor, diğeri navigasyonu yapıyor. Solo yarışıyorlar ama beraber koşuyorlar. Hızımız çok denk, ince Paul’dan hızlıyım, neyseki kalın Paul ekürisini bekliyor. Birkaç kere (yine enerji cimriliğimin tuttuğu yerlerde) onlarla ilerliyoruz.

Cp11- Chapel Stile'ye girerken ben. F: Paul Brown

Cp11- Chapel Stile’ye girerken ben. F: Paul Brown

64üncü kilometrede ikinci ve son çiş molamı verip Chapel Stile isimli, çayırdaki çadır noktasına varıyoruz. Çayıra çadır kurulması tamamda, iki adet 2li salon koltuk takımının burda ne işi var? Rahat sofanın arkasına yaslanmadan oturmak espri oluyor ve fotoğraf çektiriyoruz.

Aman arkana yaslanma, kalkamazsın! Ralph (?) ile , F: nokta görevlisi, benim makinam

Aman arkana yaslanma, kalkamazsın! Ralph (?) ile , F: nokta görevlisi, benim makinam

Bir süredir serpiştiren yağış artık yağmur. Ceketimi giyip 20dakika sonra tekrar durmamak için fenerimi de takıyorum.

 

Çayırlar artık çamur. Zaman zaman hızlı sağanak ve rüzgar altında düzde hızlıca, yokuşta hızlı adım tırmanarak ilerliyorum. Paul’leri yakalıyorum, ayrıca yeni bir grup daha var. Batonları artık her zeminde kullanıyorum, kolay katlanır olduğu için hızlı koşmak istediğim bölümlerde hareket halinde katlıyorum, veya geri açıyorum. Zemin genelde taş ve kaya, ya da çimen. Tamamen ıslak. TNF Ultra Trail’lerin ıslak zemindeki tutuşunu çok beğendim, TNF Single Track’lerin tabanı ıslak zeminde dikkat gerektiriyordu. Bunlar sanki yapışıyor.

Karanlıkta artık çevreyi pek görmüyorum. Tepelerin silüetleri arasında yerleşim ışığı olmayan arazilerde, yağmur altında, şapur şupur gidiyoruz. İnsansız kontrol noktasına da çip basıp son ara kontrol noktamız olan Tilberthwaite (74.5km) varıyorum.

Yağmurlu karanlık gecenin içinde neşeli ve enerjik görevlilerin çalıştırdığı cp14-Thilbertwaite

Yağmurlu karanlık gecenin içinde neşeli ve enerjik görevlilerin çalıştığı cp14-Thilbertwaite

Ufacık çadır yağmurdan kaçanlarla dolu. Midem çok iyi değil, ince bir çizgide. Yağmur başladığından beri az sıvı aldım, az yemek yedim. Canım istemiyor ama ihtiyacım var. Biraz atıştırıp, halsiz olsam da  “Stairway to Heaven” (Cennetin Basamakları) ile tanışıyorum.

Cennet yukarda, sadece devam et...

Cennet yukarda, sadece devam et… Bu tam “eşşek cenneti”nin yolu gibi.

Coniston ile aramızdaki son tepenin tırmanışı dik ve kayalık. Kendimi toparlamak için yarıştaki tek jelimi alıyorum (3 tüp Koska Tahin pekmez, 1 Canga, 1 Tadımca, yarım paket Eti Caz kraker ve 120gr kadar kuruyemiş ve kontrol noktası yiyecekleri tükettim.) Bu arada yer yer elimi dayayıp destek alabileceğim (2-, scrambling zorluğunda) etaplar geçiyorum. Kanıma enerji karıştıkça tempom toparlanıyor, yamacın üstüne doğru iyi bir tırmanış temposuna ulaşıp rüzgarlı yan geçişte tempomu koruyorum. Son inişin de çok bozuk ve taşlık olduğunu duymuştum, aynen vaat edildiği gibi oluyor. Keyfim ve gücüm yerinde hızla iniyorum. Bir çiçek molası vermek zorunda kalıyorum ki sağlık belirtisi olmalı diye avutuyorum kendimi. Son birkaç kilometreyi koşarken hedefim 12:30dan hızlı gelmek. Kendi saatime göre 12:34, yarış saatine göre 12:25 ile bitiriyorum.

Yorgun ama muzaffer, burada olmak güzel.

Yorgun ama muzaffer, burada olmak güzel.

 

Bitirme ganimetleri...

Bitirme ganimetleri…

Bitişte Çipi teslim edip, madalya ve Tshirt alıyorum. Yemek ve meyve parçalı dondurma beni bekler. Saat gece yarısını geçti, kamp alanı yağmur altında. Hostele geri gidip duş almak zor gelse de başarıyorum.

Biraz da Teknik Bilgi:
Garmin 310XT Datam: http://connect.garmin.com/activity/551900992
Yarışın internet sitesi ve sonuç linki: www.lakeland100.com/the-lakeland-50

Organizasyon neden daha kısa zaman tutmuş hiçbir fikrim yok! Farmin Connect’e göre 54 dakika durmuşum. 6 ara noktanın birinde 20 dakika durdum, diğerlerinde ortalama 5:00-5:30  durmuş olsam yoldaki kapı aç, foto çek, çiş, çiçeklerle doğru olmalı.

Neler Öğrendim/Hatırladım?
1. Bir yarışa giriyorsan, seni neyin beklediğini iyi çalış. Ne kadar ön bilgi, o kadar rahat edersin. “tatil yarışı” diye bir şey yok. Zihnini hazırla.
2. Yön bulman gereken yarışlarda yol notlarını en az bir kere oku. Kitapçık ve haritayı çantanın içinde değil ama ihtiyaç halinde kolay erişebileceğin yere koy.
3. Sıcakta dikkat et. Sıcak çarpmadan önce tecrübeni sormuyor. Vücudunda su azalmışsa çarpıyor!
4. Antrenmanlarımda uzun bir dönem boşluk olsa da, 80km yarışı için 4-5 haftada vasatın üstüne dönebilirsin. sabırlı, akıllı, iyi dinlenip beslendiğim bir hazırlık önemli.
5. Gideceğin yerin iklimine hazırlan. İngiltere’ye son yılların en sıcak hava dalgasını götürdüm. Öyle ki, 7 gün içinde 2 kere yağmur çiseledi, 1 kere 5 saat yağmur yağdı. Her zaman bu kadar şanslı olamam!
6.Kontrol noktalarında çok oyalandım. Daha hızlı olmalıyım.
7. Zemini yadırgadım; Çok bozuk zeminde uzun antrenman yapıp alışmak gerek.

Yaşadığım Sıkıntılar:
*Yarış öncesi beslenme. Sebze ağırlı beslenmeyi sevdiğim için Coniston’da sebzeli öğün bulmak çok zor oldu. Yarış öncesi enerji, lezzet ve mide sağlığını korumak için çok çaba harcadım.
*Konaklama planlaması: Yaz sezonunda Lake District’te yer bulmak zor.
*Yarışın ilk 33 kilometresinde beslenme ve sıvı alımı eksikliği

Yarış ve Organizasyon hakkında:
Parkur mükemmel manzaralar ve koşu deneyimleri sunuyor. Ancak sert ve kırıcı bir parkur, kötü havada kabus olabilir. Organizasyon kontrol noktalarındaki gönüllüleriyle ünlü. Koştuğum yarışlar arasında en iyi ara nokta personeli ve yönetimi olan organizasyondu. Bir-iki nokta zayıf kalsa da, ara noktalara her ekip ayrı bir dokunuş ve ruh katmıştı. Sürekli şişelerimi ben çıkartmadan isteyip servis ettiler. Yiyecekler bol ve çeşitliydi. “Gerçek yiyecek” taahhüt etmişlerdi, çorba (veya makarna ve yahnimsi), cips, kek, çay, hatta smootie bulduk.

İşaretsiz parkurda koşmak rahatsız edici biraz, sanırım oryantiringden biraz alışkınım. Dikkatinizi dağıtmaya gelmiyor, onlarca kcal ve dakika gidiveriyor. Organizatör gözüyle, büyük kolaylık. Ama şimdilik bize 2 gömlek büyük. Hele işaret takip etmeyi çözelim hep beraber.

İnsanlarla bazı detayları konuştum, “İngiliz tarzı” diye birşeyden bahsetmem yanlış olmaz. Branding ve süslü şeyler minimal.Yarış direktörü birçok şeye kendi koşuyor. Pasta var, süsü yok diyelim. Bazen “artık cimrilik” dedim. İnsanlar kurallara uyup organizasyona yardımcı olunca işler tıkır tıkır yürüyor ama. 1000 kişi beraber kayıt olduk, koştuk, bitirdik. Öyle Kaf Dağı’nın ardından gelip ota-çöpe “ama ben…ama ben” diyen olmayınca, hepimiz işimize ve keyfimize baktık.

Toplumsal gönüllülük ve yardımlaşma göze çarpıyor. Ara nokta ve kayıt alanında gönüllü olanlar hem özverili, hem de koşan kişiler. Coniston ve Londra’da “kurumsal yardımlaşma”nın birçok başka örneğini (mesela Oxfam mağazaları) de gördüm.

İngiltere pahalı. Her şeyden önce vize pahalı. Seyehat ve konaklama için iyi araştırırsanız ekonomik seçenekler var. Kamp alanlarına 7-10 pound/kişi-gece ödemeye hazır olun. Ara ulaşımlar ve toplu taşıma TL’ye çevirince yüksek. Ne ucuz: Ale! Lakeland ülkenin en iyi yarışlarından biri olduğu iddiasında ve 50 mil parkurunda kayıt ücreti 70 Pound (~252 TL) idi.

emre-tok-ile-battersea-power-plantİngiltere seyehatimin en güzel taraflarından biri artık Londra’da yaşayan sevgili Emre Tok ile beraber olmaktı. Lake District’e beraber gittik. Ben yarışırken o da Eylül’de katılacağı yarışın parkurunda tanıma yürüyüşü yaptı. Sağolsun, iş çıkışlarında Londra’da dolaştık ve koştuk. Doğada beraber fotoğraf çekmemişiz ama neyseki ünlü Battersea santrali önünde bir selfi içinde selfimiz var.

 

Yarışın Resmi Videosu:

Uzun koşular ile ilgili benzer rapor ve yazılarım:
Ultra Trail du Mont Blanc : Bitmek bilmeyen bir Rüya
Datça’dan Domuz Çukuru’na patika koşusu
The North Face Lavaredo Ultra Trail 2013 tamamlandı
Two Castles and an Abbey Trail Ultra – Kıbrıs
Eco Trail Paris 80K Raporu
UTMB 2012: Bir dağın gölgesinde koşmak
Kartepe Çık-İn Koşusu
DASK ADAM 2012yi Kazandık!
Yıldız Parkı 6 Saat koşusu
İznik Ultra Maratonu için Sıkça Sorulan Sorular ve Cevapları 
Belgrad Ormanında Patika Parkuru: Geyik Koşuları
Team Ultra Trail Runner (TUTR) Çekmeköy Deneme koşusu 45km, 22 Ocak 2012
Göynük Patika Koşusu: Ali’nin Yolu
Ultima Frontera 160: Geldik, gördük, koştuk 
I. Sigma Cam Çekmeköy 50K: Türkiye’nin ilk tek etap ultra patika koşusu 
TDS Video hikayesi: Online Video Belgeselimiz 
UTMB-TDS Raporu

Runfire Ultra 2012 arşiv yazılarım:
Runfire Ultra 2012 Değerlendirmesi
Runfire gün 6 – son etap
Runfire gün 5 uzun etap
Runfire gün 4
Runfire gün 3
Runfire gün 2
Runfire gün 1
Runfire canlı takip ve yayın, video linki. 
Runfire yarış öncesi, sıfırıncı sayfa
Runfire Cappadocia Hazırlıklarım

Share This